Söyleyin Timur haksız mı
Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum.
Adana, Adıyaman, Antalya...
Cumartesi sabahı, Türkiye güne yine operasyonla uyandı. İşin sahibi değişmedi, operasyonu yine İstanbul Savcılığı yaptı. Operasyon yapılan da değişmedi, CHP'li belediyelerdi. Gerekçe de aynıydı: Aziz İhsan Aktaş'ın ifadeleri.
Timur, işte bu operasyonların siyasi olduğunu, halkın da inanmadığını kendi cümleleriyle söylediği için hedef alındı. Peki haksız mı
Şöyle anlatayım...
Okul tostçuluğundan ihale adımlarıyla işadamlığına yükselen Aktaş, CHP'li belediyeye yaptığı işler gerekçesiyle hapse girmişti. Ardından etkin pişmanlıktan yararlanıp rüşvet verdiğini ileri sürmüştü. Gelgelelim... Geçen hafta bu köşede okudunuz. İstanbul'un ortasında, karayolları arazisine yaptığı Türkiye'nin en büyük akaryakıt istasyonunun elektrik hattına izin veren CHP'li belediyeye operasyon yapılırken koca araziyi Aktaş'a veren bakanlığa kimse soru sormuyordu.
Operasyon olunca aklıma geldi. Geçenlerde, cezaevinde Aktaş ile tanışan biriyle konuşmuştum. Sorulan sorulara gözlerini kapatarak ve kafasını yana çevirerek cevap veren Aktaş, tavrıyla tipik bir burjuvayı andırmıyordu. Zaten kendisini de öyle tanıtmıyordu. Kaldığı koğuşta meraklı tiplerden biri, herkesin merak ettiğini, "bu ihale işlerini nereden öğrendiğini" sorunca ilginç bir yanıt vermişti. Okullardan sonra, bakanlıklarda çay-tost satan büfe işleri yapmıştı. Getir götür yaparken işleyişi öğrenmiş, önce aracılık işine girmiş, ardından kendi ihalelerinin kapısını açmıştı. Adalet Bakanlığı'na da girip çıktı mı diye elbette merak ettim. Öyle ya, hayat üniversitesi, onu ülkenin kanunlarını yenileyen Burhan Kuzu ile arkadaşlık yapacak seviyeye getirmişti.
Her şey yolunda giderken CHP'li belediyelerden aldığı işler nedeniyle içeri düşmüştü. Başlangıçta aynı koğuşa konduğu adamlarına bir şekilde çıkacaklarını söylüyordu. Öfkeliydi, en çok da ortağı Gürkan Dölekli'ye. Aziz İhsan Aktaş içeri girerken iktidara yakın Dölekli serbest kalmıştı. Onu da kurtarmamıştı. Belki de bu yüzden, Aktaş, etkin pişmanlık ifadesinde, onun adını vermişti: "Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Hakan Bahçetepe'ye 300 bin dolar paranın Gürkan Dölekli tarafından Özer Ayık ile teslim edildiğini belirtmiştim." Aktaş'ın ifadeleriyle operasyonlar yapıldı. Ancak ortağına "Verdin mi" diye sorulduğunu duyamadık.
İşte belki de bu yüzden...
Cuma günü, Manavgat'taki para kutusu görüntüleri sayesinde, toplumu yolsuzluğa en inandırabileceği somut olguyu ele geçirmiş iktidar, toplumun büyük bölümünü yaptığı işe yine de ikna edemiyor. Bu yazının yayımlandığı gün açıklanan anketler dahil, halkın çok büyük bir bölümü, meselenin yolsuzluk olduğunu düşünmüyor. Hayır, ifadeleri okuyup belgeleri inceledikleri için değil. Hayır, "CHP'li belediyelerde yolsuzluk olmaz" diye düşündükleri için de değil.
Türkiye'de, yargının iktidarın kontrolünde olduğunu bildikleri için... Dosyaların içinde ne olursa olsun, "sadece CHP'li belediyelere dokunmanın" ancak siyasi bir kararla alınabileceğinin farkında oldukları için... Yargının operasyonlarını iktidar medyasının itibar suikastları tamamladığı için... Elbette Türkiye'de "iç cephe" söyleminin gölgesinde saflar net bir şekilde ayrıştığı için...
Aktaş Bu sonucu gözlemek için çok da derin bir araştırmaya gerek yok. Aziz İhsan Aktaş'ın sahibi olduğu Bilginay Şirketi'nin sayfasını açıyorum. Adana'nın hemen yanında Trabzon Büyükşehir Belediyesi'nin araç kiralama ihalesi görünüyor. Adıyaman'ın hemen üstünde Isparta Belediyesi'nin temizlik ihalesi açılıyor. İETT'nin ardında devletin Elektrik Üretim AŞ'sinin bakım-onarım işi göze çarpıyor. Esenyurt'tan sonra TBMM'ye, TEİAŞ'a, THY'ye, DHMİ'ye, Yargıtay'a, devlet üniversitelerinden devlet hastanelerine bir sürü kurumdan alınmış personel ihaleleri görünüyor. Petrol şirketinin sayfasını açıyorum. CHP'lilerin yanında AKP'li belediyeler ya da devlet kurumları listeleniyor.