Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette "süreç bayramı" var. Gelgelelim "hukuk ve özgürlük bayramı" yok. İşte bu yüzden belki de kimse ne çözene ne çözüme inanıyor!

Hani tarihte her şey iki kez tekrar eder ya... İlki trajedi, ikincisi komedi. İmralı'daki görüşme notları sızınca DEM Parti'den hızlı bir açıklama geldi. Metnin tahrif edilmiş olduğu söylendi. 28 sayfalık notları okudum. Diyelim gerçekten tahrif edildi. O halde bile açık bir gerçek ortada duruyor: İmralı'da Öcalan ile PKK yöneticilerinin temas kurmasına izin verilmiş! Üstelik hem yüz yüze hem de uzaktan bağlantıyla.

İşte tam da bu sırada Adalet Bakanlığı'na Silivri'den giden bir dilekçe konuşuluyordu. İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanı Ramazan Gülten'den bahsediyorum. Hakkında rüşvet aldığına dair tek bir delil olmayan Gülten, 26 Nisan'dan beri özgürlüğünden mahrum.

Daha önce hikâyesini anlatmıştım. Bu seferki konu ise doğmak üzere olan çocuğu.

37 haftalık kız bebeğin, normal doğum tarihi 6 Ağustos. Sağlıklı doğarsa adı Maya olacak bebek, doktor raporlarına göre "riskli gebelik" durumunda. İşte bu yüzden, Ramazan Gülten iki kez cezaevi idaresine, bir kez de savcılığa doğum izni talebinde bulundu, reddedildi. Şimdi de Adalet Bakanlığı'na yazdı.

ÖCALAN-HABERAL PAKETİ

Gülten'in dayanağı, 2012 yılında getirilen, kamuoyunda "Haberal düzenlemesi" olarak bilinen yönetmelik. Ergenekon kumpasında tutuklanan Mehmet Haberal'ın ölüm döşeğindeki annesini ziyaret edebilmesi için oluşan kamuoyu baskısı sayesinde, Meclis, "mahpus yakınlarının yaşamsal tehlike oluşturacak önemli ve ağır hastalık hallerinin bulunması halinde yakınlarını ziyaret edebilme" düzenlemesi yapmıştı. İşin ilginç yanı, aynı pakette bir de "Öcalan düzenlemesi" gelmişti. Buna göre, hükümlü örgüt liderlerinin avukatları aracılığıyla örgüt yönetmesi durumunda avukat görüşü engellenebiliyordu.

Devir değişti.

İktidar, Öcalan ile yeni çözüm sürecini başlattı. Sırf Öcalan için getirilen görüş yasağı bitti. Yetmedi... Adalet bakanı, yakın zamanda "Mevzuata uygun değil" dediği halde, Öcalan'a videolu mesaj imkânı sağlandı. Yetmedi... Açığa çıkan notlara göre, örgütünü ikna etsin diye fiziki ve görüntülü görüşme imkânı sağlandı. Fakat bu kez, 13 yıl önceki pakette yer alan hak, sırf İBB'de çalışan memur Ramazan Gülten'e verilmiyor. Belki adalet bakanı yine "Mevzuata uygun değil" diyecek. Ama herhalde birileri de "Öcalan hangi mevzuatla yapıldı" diye sorar.

SARAHANE RÖPORTAJINA BERAAT

Evet, yasalar yazılı metinlerdir. Öte yandan yaşam yazının sınırlarını zorlar. Bu yüzden hukuk, içtihatlarla sınanır. Hukukçulara hep tavsiye edilir: Mahkeme kararlarını okuyun. Nitekim Anayasa Mahkemesi de emsallere rağmen gerekçesiz karar yazan hâkimlerin kararlarını hukuksuz bulmuş.

Mesele Fatih Altaylı...

Gazeteci Altaylı, Osmanlı sultanlarına gönderme yaptığı cımbızlanmış konuşması gerekçe gösterilerek "cumhurbaşkanını tehdit" suçlamasıyla 21 Haziran'dan bu yana içeride.

Önümde iki ayrı mahkeme kararı duruyor. İlki 26 Haziran tarihli, İstanbul 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nin.

Karardan aktarayım. 26 Mart'ta, Saraçhane'deki eylemlerde, kendisine mikrofon uzatılan vatandaş, o anın heyecanıyla konuşmuş: "Ben buradan Recep Tayyip Erdoğan'a seslenmek istiyorum, AK Parti cumhurbaşkanına... Anadolu coğrafyası çok insan gördü, çok padişah gördü, çok imparatorluk gördü, kimi imparatorluklara burası mezar oldu, kimi padişahlara da mezar oldu. Darbe oldu, Adnan Menderes burada asıldı. Yani ben biraz daha açık konuşmak istiyorum. Yani bu coğrafya çok deliler gördü. Sayın cumhurbaşkanımız artık bırakın. Bak bırakmadığınız sürece halk daha da çok ayaklanacak. Halk ayaklandığı gün siz de zorla düşeceksiniz."

38 saniyelik videonun yayınlanmasından sonra vatandaş tutuklanmış. Kendisini mahkemede sözlerinin kırpıldığını söyleyerek "Kendi aklımca cumhurbaşkanımıza tavsiyelerde bulunmak istedim" diyerek savunmuş.