Devran bir uzun tahterevalli. Bir ucu arşta bir ucu ferşte.
Medya, haftasonu aynı kelimelerle haberi veriyordu. Ekrem İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı adaylığı yürüyüşünde ilk adımı attığını anlatıyorlardı. Oysa, hani "havada bir başka koku var" derler ya "Mert, mert ol mert" diye bağıran İmamoğlu'nun konuşmasından da kavganın adaylıktan fazlası olduğu anlaşılıyordu.
İşte o "fazla"yı anlamak için hem İmamoğlu'nun ekibini hem de İmamoğlu'nun işaret ettiği yargı kaynaklarını aradım.
Önce tabloyu çizelim
Erdoğan, İmamoğlu'nun karşısına, beş koldan yargıyı koydu. Bir, "ahmak davası", ceza verilen dosya istinafta. İki, "münferit dosyalar", bilirkişiyi etkilemek ya da başsavcıyı hedef göstermek gibi, davaları henüz başlamadı. Üç, "diploma soruşturması", asıl kritik kararı İstanbul Üniversitesi verecek. Dört, "Kent Uzlaşısı dosyası", adım adım genişleyerek İBB'ye doğru yaklaşıyor. Beş, "yolsuzluk soruşturmaları", İmamoğlu'nun İzmir konuşmasında işaret ettiği gibi, süreç İBB'ye uzanmış durumda.
KAPIYA DAYANAN YARGIAslında hikaye, görünen köy durumundaydı. Birçok tecrübeli gazeteci, daha ilk adım atılırken, sürecin İmamoğlu'na uzanacağı öngörüsünde bulundu. Gelgelelim İmamoğlu ve ekibi, aynı fikirde değildi. Kendilerinin hedef olmayacağını söylemekle kalmadılar. Öngörüde bulunan gazetecileri de eleştirdiler.
İşte çarşambadan itibaren bu bakış açısı değişmiş görünüyor. Hatırlayın, Çarşamba akşamı polis, savcılığın emriyle, İBB iştirakı olan Medya AŞ.ye gitmiş, bir bilgisayarı istemişti. Konunun, İBB'den ihale aldığı düşünülen 20 şirket olduğu anlaşılmıştı. Bununla kalmadı. Perşembe günü, İmamoğlu'na yakın çok sayıda isme mali tedbir kararı alındı. İşte bu iki olay, iktidar destekli yargının İmamoğlu'nun kapısına dayandığının kabulüne neden oldu. İmamoğlu, işte bu yüzden, İzmir'de, "biraz dertleşeceğim" diye başlayan o meydan okumayı yaptı.
Nitekim yargı kulisleri de İmamoğlu'nun algısını doğruluyor. İmamoğlu'na yakın çok sayıda ismin şirketlerine, banka hesaplarına, tapularına, araçlarına tedbir kararı alınmış. Bu isimler arasında İmamoğlu'na seçim kazandıran kampanyayı yapan Necati Özkan, İBB Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş gibi isimler dışında, İmamoğlu'nun aile şirketinin genel müdürü Tuncay Yılmaz da var. İmamoğlu'nun "aralarında tanımadıklarım da var" dediği isimlerin önemli bölümü ise İBB iştiraklerinden ihale alan şirketlerin sahipleri. Haliyle, önce şirket evrakları ardından tedbir kararı önümüzdeki günlerde yapılacak operasyonun habercisi gibi.
SUÇ ÖRGÜTÜ YARATILMAYA ÇALIŞILIYORSöz konusu kişilerden kamuoyunda en çok tanınlardan olan Necati Özkan'ı aradım. Tedbir kararını sordum. Özkan teyit etti:
"Cuma günü öğle yemeğindeydim, Beşiktaş Tapu Müdürlüğü'nden bana bir sms mesajı geldi. Mesajda 'adınıza kayıtlı gayrimenkul üzerinde el koyma kararı şerhi tesisi işlemi yapılmaktadır" deniyordu. Ben mesajı bir tür dolandırıcılık zannettim. Yine de içime kurt düştü ve avukatıma gönderdim. Avukatım, Tapu Müdürlüğü'ne ve adliyeye iki avukat arkadaşını gönderdi. Sonuçta, Başsavcılığın yaptığı bir işlem olduğunu doğruladı. Ardından, bir arkadaşımın ikazıyla, banka hesabımdan, kontrol için, eşime 500-1000 lira para göndermeye çalıştım, yapamadım. Şahsi hesabım dondurulmuştu. Bankayı aradım, şubenin haberi bile yoktu. Sonrasında da Ankara Çankaya Tapu Müdürlüğü'nden benzeri bir mesaj geldi."
Özkan, haksızlığa uğradığı düşüncesindeydi:
"Ben profesyonel bir iletişimciyim. 42 yıldır çalışıyorum, piyasada tanınan muteber bir şirketim var. Ulusal veya uluslararası markalara iletişim kampanyaları yaptım. Mevcut hükümetin yönettiği çeşitli bakanlıkların, Merkez Bankası, Halk Bank gibi kuruluşların ya da kamu idarelerinin projelerinde uzun yıllar ihalelere girerek görev aldım. Örneğin Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü'nün ihalelerine katılarak yılda 5, 10, 15 milyon dolarlık bütçeler yönettim. Özetle; şirketim yıllarca kendi alanında Türkiye'nin en büyüklerinden biri oldu. Türkiye dışında da birçok projeyi yönettim. İletişim benim profesyonel işim, tutkum. Bugüne kadar 40'dan fazla ülkede konferanslar, dersler verdim. İBB'de ise ne bir görevim, ne bir sorumluluğum, ne de imza yetkim var. Dahası, yıllardır İBB veya iştiraklerinin ihalelerinden uzak duruyorum. Girsem hakkıyla alıp yapabileceğim işler olduğu halde bunu tercih ediyorum. Çünkü İBB benim için bir kar alanı değil. Ekrem Bey'in Türkiye için doğru bir lider alternatifi olduğuna inandığım için onu destekliyorum. Ekrem Bey'le ilk kez 2013 yılının sonbaharında tanıştık ve çalıştık. 2014'te Beylikdüzü'nü kazandıran kampanyasını yönettim. O tarihte ondaki ışığı gördüm. O günden beri bizzat Ekrem İmamoğlu'nun siyasal iletişim danışmanlığını yapıyorum.
Avukatımın bana söylediği; bu bir soruşturma dosyası ve dosyada gizlilik kararı var. O nedenle konu nedir, suç isnadı nedir, benim hangi davranışımı hangi kanunun hangi maddesine aykırı bulmuşlar, bilmiyorum. Fakat belli ki Ekrem Bey'in merkezde olduğu bir yapı kurmaya çalışılıyor. Beni de orada göstermeye çalışıyorlar. Bir kez daha buradan Ekrem Bey'i oyun dışına atmak gibi bir çaba var. Ben kendimi biliyorum. Verilmeyecek bir hesabım yok. Yapılanların hukuken hiçbir dayanağı yok, tamamen gayrimeşru."
Özkan, tedbir koyulan mülkün çalışma ofisi olduğunu, ofisi İmamoğlu ile tanışmasından 8 yıl önce TOBB'dan satın aldığını, Ankara'da ise babasından miras kalan arsalarına tedbir konduğunu anlattı ve gelmekte olanı daha önceden gördüğünü de ekledi: