VIGGO MORTENSEN: Ödüllere takıntılı değilim

"Yüzüklerin Efendisi"nin ikonik kahramanı Viggo Mortensen, bugüne kadar üç kez Oscar'a aday gösterildi. Ancak heykelciği kucaklamayan Mortensen, işine odaklanmayı tercih ettiğini söyledi. Barbaros Tapan, ünlü oyuncuyla yeni filmi "Geleceğin Suçları"nı konuştu.VIggo Mortensen, kariyerinde sinema dışında tiyatro oyunculuğu, şair, müzisyen ve ressamlık gibi sanatın farklı dallarında kendini öne çıkarmayı başardı. "Yüzüklerin Efendisi" filmlerinin vazgeçilmez kahramanı 'Aragorn'u ikonik bir karaktere dönüştüren Viggo Mortensen, adını birçok başarılı işe kazıdı. "Şark Vaatleri" filmiyle Altın Küre ve Oscar'a aday gösterilen Mortensen, "Kaptan Fantastik" filmindeki 'Ben' karakteri ve "Green Book"taki 'Tony Lip' karakteri ile yeniden Oscar'a aday gösterilerek başarısını kanıtladı. Barbaros Tapan, oyuncuyla geçen mayıs ayında Cannes Film Festivali' sırasında görüştü.Bu yıl Cannes Film Festivali'ne David Cronenberg'nin çektiği "Geleceğin Suçları" filmi için geldiniz. Onunla ilk kez çalışmıyorsunuz. Bu film 24 yıl önce yazılmış. Bize David'le ilk nasıl tanıştığınızı anlatabilir misiniz- Onunla 2001'de burada, bu festivalde tanıştığımı söylüyor. Hatırlamıyorum, çünkü partide tanışmışız. "Yüzük Kardeşliği"nin ilk 20 dakikasını burada sundukları dönemdi ve sonra tepede büyük bir yerde bir parti verdiler. Ve belli ki, yıllardır birlikte çalıştığı, besteci ve iyi bir arkadaşı olan Howard Shore, onu partiye davet etti, çünkü "Yüzüklerin Efendisi"nin müziklerini o yaptı. Onunla 2004'te Los Angeles'ta ilk kez oturup "Şiddetin Tarihçesi" filmi hakkında konuştuğumu hatırlıyorum. Ve evet, bu David'le yaptığım dördüncü film. Bu süreçte çok şey değişti. Çünkü "Geleceğin Suçları"nı yazdığından beri dünya çok değişti. Bu da tamamen onun bu sektörde öncü olduğunu gösteriyor.DAVID BİR ŞEY SÖYLEMEZ ÇÜNKÜ OYUNCUYA GÜVENİR David'in öncü oluşundan bahsediyorsunuz. İşlerinde bu kadar çok farklı katman varken, bir filmde nasıl davranmanız gerektiği konusunda size ne tür bir bilgi veriyor- Size pek bir şey söylemiyor, ancak ekipteki oyuncu kadrosundaki herkesle konuşmaya çok açıktır. Prova yapmıyor. Doğrudan sete gelip oyuncuların ne yaptığını görmeyi seviyor. Oyunculuğa güveniyor. Oyuncu seçiminde çok titiz. Bir nevi kafasında düzenleme yapıyor. Ve onu tanıdığım 18 yılda bile ne kadar geliştiğini görüyorum. Teknik olarak daha rafine bir hale geldi. Ne istediğini, neye ihtiyacı olacağını çok iyi biliyor. Çektiklerini farklı kurguculara devredebilir ve kurgu seçenekleri açısından benzer bir sonuca ulaşabilirdi. Bir yapım tasarımcısı için bu karmaşık ama özgürleştirici bir durum. Sete bir oyuncu olarak geliyorsunuz ve prova yapmamış olsanız bile ona istediğiniz soruları doğrudan sorabiliyorsunuz. Ve sonra ne yaptığınızla ilgileniyor sadece. Gerçekten ne bulduğunu görmek istiyor ve eğer işe yarıyorsa -tecrübelerimden bildiğim kadarıyla- muhtemelen fazla bir şey söylemeyecektir. Bu filmde sorularınız neydi ve siz nasıl bir yöntem izlediniz-Sorularım azdı. Daha çok nasıl yapacağımızla ilgiliydi. Protezler var ve bazı plastik makyaj çalışmaları vardı. Ve bunlar kullanılan noktalardı. Aktörlerin vücutlarını kesip açıyorsanız ve bağırsaklarını gösteriyorsanız birden fazla çekim yapamazsınız. Altı hafta çekim yaptık. Açıkçası, bir kısmının post prodüksiyonda yapılması ve sizin yaptığınız gibi hayal edilmesi gerekiyordu. Üç kez Oscar ödülüne aday gösterildiniz. Bu tür bir nihai amacı üstlenmek zorunda kalma konusunda bir oyuncu olarak ne hissediyorsunuz- İnsanlar, "ödüller umurumda değil" dediğinde, bu konuda çok açık değiller aslında. Fakat buna çok odaklanmış durumda olanlar da var tabii. Ödül kazanacağını düşünerek film yapmıyorum. Onları yapıyorum, insanların bunu görmesini istiyorum, çünkü her şeyden önce, orada değerli bir şey olduğunu düşündüğüm için bunu yapmanın doğru olduğunu biliyorum. Ve düşündüğüm kadar iyi çıkmamış olsa bile, fikri hâlâ iyi ve izlemeye değer buluyorum. Bu yüzden filmlerimin tanıtımını da severek yapıyorum. Bir film önemli bir ödül için aday gösterildiğinde, bunun önemli olduğunu biliyorum. Oscar'lar var, BAFTA'lar var, Cannes var... Bir film kazanırsa, aday gösterilirse veya bir ödül alırsa, sinemadaki insanların filmi görmesini sağlamak çok daha kolay. Ama ödülü sen kazansan da kazanmasan da bu dünyanın sonu değil. Bazı insanlar buna gerçekten takıntılı oluyor ve kazanamazlarsa çok üzülüyorlar. Acı bir durum.Haberin Devamı Çok fazla beklenti olması, sanatçıların kırılgan insanlar olmasından kaynaklanıyor bence... - 'Green Book' filminde yaşadığımız sinir bozucuydu, söylenenler yanlıştı. Gerçek bir hikaye olmadığı söylendi. 'Bu adamlar arkadaş değillerdi' falan dendi. Bu çok can sıkıcı bir şeydi. "Geleceğin Suçları"na dönersek... Daha önce Cronenberg'in bu filmi finanse etmek için sekiz yılını harcadığından bahsetmiştiniz- Cronenberg ve ben, uyum sağlama ve üstesinden gelme fikrine inanıyoruz. Başka bir deyişle; ister bedeninizin gerçekliği olsun, ister hayatta karşılaştığınız engellerin gerçekliği olsun, gerçeklikle ilgilenin. Orada olanı kullanın. "Geleceğin Suçları", Toronto'da çekeceğini düşündüğü bir filmdi. Sonra Macaristan'da çekilecekti. Ama olmadı, sorunlar çıktı. Sonunda Yunanistan'da çektik ve çok sıcaktı. Klimasız eski binalarda çekim yapıyorduk ve bazen bu protezleri takıyordum ve bu siyah pelerinle falan çekim yapmak çok zordu. Eldivenler ve kapalı yüzle etrafta dolanmak çok yorucuydu. Yani, çekimler arasında oldukça ter attınız diyebiliriz.- Sadece çok su içtim. Herkes çok içti. Benim için ilginç olan, her koşulda kalbim yavaşladı ve en gerçekten acil olana çok odaklandım.Haberin DevamıYÜZÜKLERİN EFENDİSİ ŞANS OLARAK