Stanley'in insanları sevdiğine inanmıyorum

Dahi yönetmen Stanley Kubrick'in efsaneleşen filmi "Otomatik Portakal", 50'nci yıl dönümünü kutluyor. Filmin başrol oyuncu Malcolm McDowell'le, Kubrick ile çalışmanın nasıl bir şey olduğunu konuştuk. McDowell, Kubrick'in alaycı olduğunu ve insanlara pek güvenmediğini anlattı. 1999 yılında hayatını kaybeden yönetmen Stanley Kubrick, kimilerine göre dünyanın gelmiş geçmiş en iyi yönetmeni ve yaptığı her filmi klasikleşen mükemmeliyetçi bir deha. Efsane yönetmenin "Clockwork Orange" (Otomatik Portakal) filminin 50'nci yıldönümünde, başrol oyuncusu Malcolm Mcdowell ile görüntülü olarak konuştuk ve ondan Kubrick'in çalışma stilini dinledim. Nereden bağlanıyorsunuz- Kaliforniya'dan. Santa Barbara yakınlarından, Ojai'den bağlanıyorum. Bir klasik olan "Clockwork Orange"ın 50'nci yıl dönümü Kubrick ile çalışmak profesyonel olarak sizi nasıl etkiledi- Filmin sonunda kurguda fikir ayrılıklarımız, hoşuma gitmeyen şeyler oldu. Ama onunla filmi çekmek harika bir deneyimdi, Stanley'le çalışmayı çok sevdim, onu çok sevdim. Benim gibi genç bir oyuncu için olağanüstü bir deneyimdi. İlk çıktığında filmdeki şiddetle ilgili o kadar büyük bir kargaşa vardı ki, yaptığımız tüm işler bu karmaşanın içinde kaybolmuştu. Psikolojik olarak rahatsız edici bir filmdi, buna şüphe yok. Anthony Burgess harika bir roman yazdı ve Stanley onu zekice beyazperdeye uyarladı. Bu çok sık olmaz. Genellikle harika romanlar uyarlama sırasında bir yerlerde bir şekilde anlamını yitirir. Biraz zaman aldı filmi anlamak ama geç olması, hiç olmamasından daha iyi.KOSTÜMÜN TUHAF HİKAYESİ Karakteriniz Alex'in kostümü 50 yıl sonra bile hâlâ Cadılar Bayramı'nın en popüler kostümlerinden. Karakterin görüntüsüne nasıl karar verdiniz- Bunu sormana çok sevindim çünkü kostümün hikayesi var. Çekime başlamadan önce, haftada iki veya üç kez Stanley'in evine giderdim. Bir gün beni arabama kadar getirdi ve "karakterin ne giyeceği hakkında düşünüyor musun" dedi "Bilmiyorum" dedim. "Neyin var yanında" dedi. "Sadece kot pantolon ve tişörtüm var, arabada da kriket malzemelerim var" dedim. Bana, "kriket kıyafetini giy" dedi. Özel bölgeleri koruyan kısım için, "bu ne" dedi "Özel bölgeler için" dedim. Güldü, sonra "pantolonun üstüne giy" dedi. Bir süre sonra Bebas'ta bir mağazada kasanın yanında duran bir metrelik kirpik gördüm. Şaka olarak düşündüm, aldım Stanley'e getirdim, çünkü komikti. Stanley'e verdim, baktı ve bana taktı. Beni tek gözle, iki gözle fotoğrafladı, o şeyi takmak tuhaftı açıkçası. Ertesi gün aradı ve fotoğraflara baktığını söyledi. Tek gözde olan kirpiğin tuhaf olduğunu ama o tuhaflığın ne olduğunun anlaşılmadığını söyledi. Karakterin görüntüsü bu şekilde ortaya çıktı.Stanley Kubrick'in, Anthony Burgess'in romanından uyarladığı "Otomatik Portakal", 1972'de dört dalda Oscar'a aday gösterildi. Filmin kariyerinize etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz- Bilmiyorum. Bazen, ticari olarak muhtemelen korkunç kararlar vermişimdir ancak o zamanlar verdiğim karar için mutlaka bir sebep vardır. Kariyerime çok hızlı başladım, dahi Lindsay Anderson ile çalıştım. Lindsay Anderson, dikkate değer bir yönetmen ve arkadaştı. Tabii ki, Stanley de harikaydı ve bir dehaydı Ama Lindsay daha hümanistti, insan severdi. Stanley, daha çok yeren biriydi, hicivciydi. Stanley'in insanları çok sevdiğini sanmıyorum, bir şekilde onlara güvenmiyordu. Zıt kutuplardı ama ikisi de harika sanatçılardı. Lindsay ile yaptığım filmleri çok sevdim, "If", "O Lucky Man", "Britannia Hospital" gibi. Stanley "If"i dört kez izlemiş ve eşi Christiane'e bakarak, "Alex" karakterini bulduğunu söylemiş. Sonraki süreç nasıl ilerledi- Çekimlere kadar çok vakit geçirdik. Film izledik. Tuhaf olan ne biliyor musun Stanley, tüm yönetmenlerden farklı olarak karakter hakkında hiç konuşmadı. Çünkü benim karakteri yaratacağımı düşündü. Bir keresinde ona karakteri sorduğumda, bana baktı ve "seni