"De ki: 'O, size üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap göndermeye ya da sizi grup grup birbirinize düşürmeye ve kiminizin şiddetini kiminize tattırmaya gücü yetendir.' Bak, anlasınlar diye, âyetleri değişik biçimlerde nasıl açıklıyoruz." (En'am/65)
Kufe'de deprem olunca İbn Mesud şöyle der:
"Ey insanlar! Allah, sizden günahları terk edip kendisine yönelmenizi istiyor. Rabbinize dönün."
Zaman; Kur'an'ın mesajlarını eskitemez; O, bütün insanlara, bütün zamanlara, bütün coğrafyalara, bütün şartlara hitap ve hükmeder. Bu mesaj da sanki bugün semadan indirilmiş gibi, halimizi bize bildiriyor, değil mi Bu ayetin ışığıyla coğrafyamıza, kendimize bakalım, ibretle... Kendimize çekidüzen verelim, dönelim mukadder çağrı/kendi depremimiz gelmeden… Her çeşit belalarla kuşatıldık ve gruplar halinde birbirimizle didişmekte, çatışmadayız... Yaratan bilmez mi
- Evrendeki her şeyin mülkü/egemenliği, her şeye kadir Yüce Allah'a aittir. (Yasin/83, Mülk/1)
- Yarattığı evrende, her an, her şeyde tam tasarrufta, yaratmadadır. (Rahman/29) - O (cc) yarattığı kulları üzerinde eşsiz kudret ve yetki sahibidir, her şeyden haberdardır. Düşen yaprağı da bilir. (En'am/18,59)
- O (cc) dilemeden, yaratmadan hiçbir şey olamaz. Dileyemeyiz bile. (Tekvir/29)
- Başımıza gelen musibetler, günahlarımız sebebiyledir, çoğu da affedilir. (Şûra/30).
- Karada ve denizdeki değişmeler, bozulmalar da günahlarımız sebebiyle ve birer uyarıdır, tevbe edelim, diye... (Rum/41)
- Tevbelerle kendimize gelmezsek, yere batırılmak, semadan üstümüze taşlar yağması uyarısı, tehdidi de yapılıyor. (Mülk/16-17)
Bizden önceki birçok kavim/toplumlar günahları sebebiyle helak edilmişti. O günahların hepsi fazlasıyla bizde var. Tevbeden başka çaremiz yok.