DEM Parti eş başkanları İstanbulda farklı düşünüyor

Gözler DEM'de... DEM, 14-28 Mayıs seçimlerinden sonra yeni bir sürece girdi. Parti kurultayını yaptı ve parti yönetimi değişti. Bu süreçte illerde, ilçelerde, halkın katılımıyla yüzlerce toplantı düzenlendi. Halk iki noktada çok tepkiliydi. Birincisi; adayların merkezden belirlenmesi; ikincisi ittifak politikası. Bu nedenle DEM Parti yerel seçimlerde adayları büyük oranda ön seçim ile belirledi. Yani bu sefer adayları halka sordu. İddialara göre, ittifaklar konusunda halk ile bire bir buluşmanın ötesinde yapılan anketlere göre de DEM Parti tabanı ittifaklara karşı. İstanbul'da da tabanda, ezici çoğunlukla "kendi adayımız ile seçime girelim" görüşü hakim. Hatta bu durum sokak röportajlarına da yansıyor ve soru sorulan DEM üyelerinin "organik" olduğunun altı çiziliyor.

O halde DEM Parti İstanbul kararını neden veremiyor

Parti koridorlarına bakalım:

DEM Parti Yönetimi, -eş genel başkanlar dahil- neredeyse ikiye bölünmüş durumda. Örneğin, Tuncer Bakırhan'ın İstanbul'da aday çıkarmaktan yana olduğu ancak Tülay Hatimoğulları'nın ittifaktan yana görüş bildirdiği konuşuluyor.

"İstanbul'da ittifak yapalım" diyenlerin temelde iki gerekçesi var:

1) Tayyip Erdoğan İBB'yi de kazanırsa 2028'e kadarki 4 yılda daha sert şekilde muhalefete; özellikle DEM Parti'ye yüklenecek. 1 yıllık süre içerisinde iki kez zafer kazanmış olmanın özgüveni ile muhalefeti iyice sindirmek için yeni hamleler yapacak. 2019'da olduğu gibi 2024'te de DEM Parti faktörü ile İBB'yi kaybederse artık DEM Parti gerçeğini kabullenmek zorunda kalacak.

2) DEM Parti İstanbul'da aday çıkarır, İmamoğlu da kaybederse bunun faturası DEM'e kesilir. Bu da özellikle DEM Parti'nin başta Aleviler olmak üzere batıdaki tabanında partiye karşı tepkiye dönüşebilir. Sanki, CHP'ye karşı AKP ile ittifak yapılmış gibi algılanabilir. Bu da tabanda kopmalara neden olur.

İSTANBUL'DAN ADAY ÇIKARALIM DİYENLER: "Aday çykarmazsak tabanla zıtlaşmış oluruz"

"İstanbul'da kendi adayımızı çıkaralım" diyenlerin gerekçeleriyse şöyle anlatılıyor:

1) Tabanda 'kendi adayımız ile çıkalım' görüşü hakim. Aday çıkarmazsak hem tabanımız ile zıtlaşmış oluruz hem de "DEM Parti"nin kurumsal kimliğine zarar veririz. Üç seçimdir DEM Parti karşılıksız olarak CHP adaylarını destekledi ve karşılığında hiçbir siyasi kazanım elde edemedi.

2) DEM,14-28 Mayıs seçimleri sonrası yeni bir siyasi inşa sürecine girdi. Eksikliklerini gördü. Yeni dönemde yeni bir siyaset üretecek. (Yaklaşık 10 yıllık HDP çizgisinin aksayan yönlerinden dersler çıkarılarak.) Önümüzde 4 yıl seçim yok. DEM Parti bu süreci yeniden halk ile buluşma, yeniden kurumsallaşma, yeniden büyüme dönemi olarak geçirip 2028'e çok daha güçlü hazırlanabilir. Ayrıca ittifaklar DEM Parti'yi sadece seçim odaklı ve iki kutuplu seçeneklere sıkıştırıyor. DEM Parti seçim siyasetini de aşarak toplumsal mücadeleyi her alanda yükseltmelidir. Yerel seçimlere her ilde ve ilçede kendi adayı ile girerek kendi gücünü görüp yeni dönemde bu güç ile yola çıkmalıdır.

3) Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazandı. Yerel seçimlerden sonra 4 yıl daha iktidarda. DEM Parti bu 4 yıllık sürece odaklanmalı. Yoksa İstanbul'u Murat Kurum mu Ekrem İmamoğlu mu yönetecek sorusu DEM Parti için önemsiz bir ayrıntıdır.

4) İmamoğlu, İBB seçimlerini kendi kişisel siyasi kariyerini inşa etmek üzere bir basamak olarak görüyor. Siyasi, toplumsal bir mücadele önermiyor. DEM Parti neden İmamoğlu'nun kariyer planının parçası olsun