Günümüzde çağı yakalamanın ve toplumun kendini yenileme kapasitesini koruyabilmesinin en önemli dayanağı eğitimdir. ünkü eğitim, geleceğin belirlenmesinde can alıcı bir önem taşır. Yarın kaygısı taşıyan sorumluluk sahibi yöneticilerin ve yurttaşların her şeyden çok sahiplenmeleri, niteliğini iyileştirmek için mücadele etmeleri gereken alan, eğitim alanıdır. Nitelikli eğitim hem mesleki hem de insani anlamda donanımlı bir geleceğin yanı sıra, toplumun kendini yenileme kapasitesini, yani hayatiyetini koruyabilmesinin güvencesidir.
'MEKTEP' VE 'SANAT'Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, "mektep, iktisat, sanat, imar" diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan "mektep" ve "sanat" maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.
Bu yıl da tanık olunduğu üzere, son dönemde sık sık soruların çalınması ve çeşitli usulsüzlük iddiaları gibi skandallarla gündeme gelen sınav sisteminin sadece bu skandallarla değil, yukarıda değindiğim olumsuz tablo içindeki payı ile de sorgulanması gerekir. Ülkemizde çağın gereklerinin çok gerisinde kalan, sadece sonuca -lise veya üniversiteye giriş sınavlarına-yoğunlaşmış; düşünen ve sorgulayan bireyler yetiştirmek yerine ezbere dayanan, insanlığın eriştiği evrensel değerlerin, hoşgörü, empati, farklılıklara tahammül gibi önemli kavramların yakınına bile uğramayan, sanatı neredeyse tamamen dışlamış sınav ve ezber odaklı bir eğitim sisteminin geçerli olduğunu kabul etmeliyiz.
TİYATRO EĞİTİMİÖğrencisinde ezberi ve sınıf geçmeyi değil, düşünmeyi, sorgulamayı, merak duygusunu önceleyen bir eğitim sisteminin ve anlayışının olmadığı yerde, kuşkusuz tiyatro eğitimi de bu genel atmosferden payına düşeni alır, almaktadır.
Tiyatro insana, doğaya, evrene dair düşünceleri, duyguları, gözlemleri insana anlatma sanatı olduğuna göre, tiyatrocu adı verilen meslek ehlinin olabildiğince geniş bir bilgi ve merak yelpazesinden beslenmesi önem taşır. Tiyatro eğitiminde mitolojiden sanat ve tiyatro tarihine, antik Yunandan geleneksel türlere, akrobasiden eskrim ve dansa kadar geniş bir çerçeveye gereksinim duyulmasının nedeni budur. Ne yazık ki Türkiye'deki tiyatro eğitimi, çağdaş tiyatronun yüz yıla yakın bir zamandır araştırıp durduğu ve yaklaşık 50 yıldır da kesin kazanımlar olarak eğitimine kattığı çeşitli sahnesel ifade araçlarına, özellikle de aktörün en önemli enstrümanı olan beden üzerine çalışmaya hâlâ gereken yeri vermiyor. Bedenin tıpkı genel kültür birikimi gibi, dünyaya ve insana bakışın genişlemesi gibi, gözlem biriktirmek gibi oyuncunun günlük mesleki çalışmasının bir parçası olması gerektiği yeterince öğretilmiyor.