Karadağ senaryosu çöktü!
AYHAN DEMİR
Her şey Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuçiç'in, Türkiye'ye yönelik 'neo-osmancılık' suçlamasıyla başladı. Vuçiç, kısa süre sonra geri vites yapsa da zihnindeki mitlerin tesirinde yol almaktan vazgeçmiyor.
Vuçiç'in açıklamaları, Sırbistan ve Karadağ'da çok çabuk yayıldı. Birkaç hafta sonra Karadağ'ın birçok şehrinde, Türklere karşı sürek avına dönüşen, şiddet olayları yaşanmaya başladı.
Belgrad eksenli provokatörler, "Türklerin, Karadağlı kadınlara tacizde bulundukları ve bu duruma müdahale eden erkeklere saldırdıkları" propagandasını yaydılar. Yanına daha birçok yalan da kattılar. Sözde, "Karadağ'a 120 bin Türk yerleşmiş. Bu Türkler, büyük araziler satın alıyormuş!"
Güya, "Karadağ'daki Türkler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan emir verirse, Sırbistan'a saldırabilirmiş!"
Sözde, "Türkiye, Kosova'da silah ve cephane fabrikası yapıyormuş."
Ve daha nice yalanlar.
Bu yalanlar, müzmin Türkiye ve Türk düşmanı bazı Karadağlı Sırpların, sokaklarda terör estirmelerini sağladı. Güvenliği sağlaması ve hukuksuzluğa meydan vermemesi gerekenler de olan bitenlere göz yumunca, olaylar daha da büyüdü. Türklere yönelik, bir şiddet dalgası başladı. Saldırılar ve linç girişimleri yaşandı. Türklere ait araçlar ve işyerleri ateşe verildi. Türkler, işyerlerine gidemez, çocuklarını okula gönderemez oldular.
Onlarca Türkiye ve Azerbaycan Türkü, gözaltına alınarak, elleri havada bir duvara yaslandı. Fotoğrafları çekildi ve basına servis edildi. Bazı Türkler, karakolda polislerin hakaret, küfür ve darbına maruz kaldılar.
Mesele, elbette, sadece ırk, kan veya soy anlamında Türkler değildi. Ülkedeki tüm Boşnak ve Arnavut Müslümanlar da, baskı altına alınmak istendi. Böyle olmasa, örneğin Karadağ İslam Birliği Meşihatı Başkanı Rifat Feyziç'e, hakaret ve ölüm tehdidi mesajları gönderilmezdi.
Bilen bilir: Hariciye işleri, ağır değil, emin adımlarla ilerler. Vize kaldırma veya koyma işleri, aylar sürer. En azından Türk Hariciyesi böyle çalışmaktadır. Fakat Karadağ hükümeti, Belgrad yönetimince sevk ve idare edilen, bu senaryoda üzerine düşeni çok hızlı bir şekilde yaptı. Başbakan Miloyko Spayiç, olaylardan sadece birkaç gün sonra, "Türk vatandaşlarına yönelik vize serbestisini geçici olarak askıya alınması" yönündeki bakanlar kurulu kararını duyurdu.
Ne derler bilirsiniz: Gerçeklerin bir ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Bir de bu atasözü: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar! Yaşananların fitilini ateşleyen o geceki olaya ışık tutan bir video kaydı ortaya çıktı. Görüntüler, ilk fiziksel saldırının Marko Yaçimoviç liderliğindeki bir grup Podgoritsalı tarafından yapıldığını ortaya koyuyor. Türkiye ve Azerbaycan vatandaşlarının, bu saldırıya tepki gösterip, nefsi müdafaada bulundukları görülüyor.
Olayın başlangıcında: Podgoritsalı bir grup, alkollü içeceklerle, bir kafenin bahçesinde oturuyor. Gruptakilerin birçoğu kapüşonlarını kapatmış, ortam gergin ve olacaklara hazırlıklılar. Bu esnada, Türkiye ve Azerbaycan Türkleri de hiçbir kışkırtma veya sözlü tartışma olmaksızın, bu kafenin önünden geçiyor. Birkaç saniye sonra Marko Yaçimoviç ayağa kalkıp, hızlı bir şekilde yoldan geçenlere yöneliyor. Onlara bir şeyler fırlatıp, birinin kafasına şiddetli bir şekilde yumruk atıyor.
Ardından, üç Podgoritsalı daha kafenin barından koşarak dışarı çıkıyor. Biri sol elinde büyük bir mutfak bıçağı tutarken, diğerleri de bardan aldıkları nesnelerle Türkiye ve Azerbaycan vatandaşlarına doğru yöneliyor. Sopaların kullanıldığı, şişelerin fırlatıldığı ve bıçaklamaların yaşandığı, kısa süreli bir çatışma yaşanıyor. Daha sonra Podgoritsalılar, bara doğru geri çekiliyor. Bu esnada bıçaklı kişi, artık bıçağı elinde tutmuyor. Bu da bıçağın, çatışma sırasında, elinden düştüğünü gösteriyor.

15