İzahı olamaz, istifası olur!

İzahı olamaz, istifası olur!

AYHAN DEMİR

Kosova halkı, ülke parlamentosunun yeni temsilcilerini belirlemek üzere, 9 Şubat'ta sandık başına gitti. Nihayetinde bir seçim daha gelip geçti, yaşandı bitti.

Bu seçim ne ilk idi, ne de son olacaktır. Şu zamana kadar kaç tane seçim oldu. Bundan sonra da sayısız seçim olacak. Her biri, diğerinden önemli

Lafı uzatmayayım. Nereye varmaya çalıştığımı hemen söyleyeyim: Seçim atmosferinde,Kosova'daki Türk partileri arasında, tam birbirlerini yıpratma yarışı vardı.

Siyasette bazen üslup sertleşebilir, gerginlik olabilir. Bu durumu doğal karşılayabiliriz. Özellikle seçim zamanlarında; partiler ve adaylar arasında rekabet olur, olmalıdır. Ancak seçimler, düşmanla tutuşulan bir meydan muharebesi değildir.

Seçim dediğimiz şey, nihayetinde, ülkeyi en iyi kim yönetebilir yarışıdır.Kimse bu yarışı kaybetmek istemez. Ne var ki, her yarışın bir kazanını, bir veya birkaç da kaybedeni olur. Kaybetmeyi de bilmek, bunu kabullenmek gerekir.

Genel sıkıntımız: Kim kazanırsa kazansın, kazandıkça kaybedilen bir şeyler var. Seçimleri kazanıyor, fakat kendimizi kaybediyoruz.

Hayata ve gelişmelere; parti kulislerinden değil, hakikat penceresinden bakıyorum. Mümkün mertebe adil olmaya çalışıyorum. Şahıslardan değil, Kosova Türk toplumundan yanayım. Söyleyeceklerimin mutlaka bu eksende okunmasını rica ediyorum.

Perşembenin gelişi, çarşambadan belli idi. Tarafsız olması gerekenler, partilerin seçim kampanyaları devam ederken, sahaya indiler. Partizanlık yapıp, tercihlere tesir etmek için elden geleni yaptılar.

Milletimiz, terbiye ehlidir. 'Devletin sözünü' yere düşürmez. Mamuşa'da, milletimiz tam manasıyla bunu yapmıştır.

Yeri gelmişken, tarafsızlığını ve samimiyetini yitirmiş kurumlara, bu saatten sonra ne kadar güvenebiliriz

Bu soru burada dursun ama biz devam edelim.

Biz, birbirimizi seçim sandıklarında bulmadık. Aynı şekilde, seçim sandıklarında, kendimizi kaybedemeyiz. Siyasetin günübirlik diline ve şartlara ayarlanmış üslubuna kendimizi kaptıramayız. Söz uçar, yazı silinir, burukluk kalır. Bunu böyle bellemek ve asla unutmamak lazım gelir.

Seçimin ağırlığını hafifletmeye çalışıyor değilim. Sonuçların neye karşılık geldiğini görebiliyorum. Fakat birliğin altını çizmek ve dirliğin ana unsuru olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Sandıklar açılmış, oylar sayılıyorken; gelen sonuçların muhasebesini yapmak yerine, haydut çetesi gibi, yanına onlarca kişiyi alıp, park basmak da nedir

Bir insanın varlığına tahammül edememek suçtur. Hele bu insan kadınsa ve yetimse, suçun kat ve kat büyüdüğünü söyleyebiliriz.

Şiddetin sorumlusu olanlar, bir Türk kadınına el kaldırıp, ardından diğer partinin mensuplarını şiddetle kınıyor. Garip ama gerçek!

Milletin sandıktaki tercihini hor görenler, başka partiyi ve bu partiye oy verenleri "bölücü" olmakla suçlayanlar, anlaşılan o ki, ders almaktan çok uzaklar.