Halep neyimiz olur

Halep neyimiz olur

AYHAN DEMİR

Bazılarına, çok uzak bir yer gibi görünebilir. Öyle değil. Halep, bize en yakın yerdir. İstanbul'dan bakınca, Halep'ten Şam'a kadar her yer görünür.

Halep ve Şam, vücudumuzun bir parçasıdır. Türkiye ağacının ana dallarıdır. Ülkemize gelenler de çoğunlukla işte bu coğrafyadandır.

Halep, elimizin ucunda, gözümüzün önündedir. Kilis ile Halep arasındaki mesafe 67 kilometre. Buna karşılık, adları çoğunlukla birlikte anılan: Gümüşhane ile Bayburt arasındaki mesafe 79, Erzincan ile Erzurum arasındaki mesafe 189 kilometredir.

Gaziantep ile Halep arasında pek bir fark yoktur. Basitleştirip söylersek: Halep ile Antep, aynı evin evlatlarıdır. Halep, Antep'in çarşısıdır.

Halep olmadan Anadolu tarihi yazılamıyor, eksik kalıyor.

Antep-Halep hattı, Osmanlı devrinde Türkmenlerin mecburi iskâna tâbi tutulduğu bölgedir. Yani buralar her manada bizim evveliyatımızdır.

1915'te şehit düşen bir Osmanlı askeri, Halep'i Türk toprağı bilerek gözlerini kapadı. Bugün Diyarbakır, Hakkâri, Van ve Şırnak'ı vatan toprağı bilmemiz gibi.

Birinci Cihan Harbi'nde önce Bağdat-Kudüs savunma hattı yıkıldı. Sonra Şam, Halep, Musul, Kerkük hatlarını kırdılar. Artık Anadolu'dayız.

Anadolu coğrafyasının doğal sınırı, Musul-Halep hattıdır. Evveliyatı olmakla beraber, bölgemizde yaşanan asıl zulüm, 1918'de başlamıştır.

Çanakkale'de nice Halepli ve Şamlı şehit var. Edirnekapı Şehitliği'ndeki bir kitabede yer alan şehitler: Halepli Yusuf oğlu Kasım, Manisalı Osman oğlu Hüseyin, Halepli Ahmet oğlu Ali ve Erzurumlu Salih oğlu Muharrem. Hepsi alt alta yazılmışlar.

Biz de Halep için kan ve can verdik. İhsan Ilgar'ın Tarih Boyunca Türk Şehitlikleri kitabından bir alıntı yapalım: "Halep ve civarında Birinci Dünya Harbi'nde yapılan savaşlarda 36. Tümen'in meydana getirdiği binlerce eri bağrında taşıyan şehitlikten bugün bir yüzbaşının mezar taşından başka hiçbir şey kalmamıştır. Yine, Fransız Manda yönetimi sırasında, 20. Kolordu'nun Halep ile Katıma arasında kurduğu şehitlik tamamen yok edilmiştir." (Sayfa 67, Ekim 1968.)

Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın Hatay'ı geri almak için nasıl bir çaba içinde olduğunu biliyoruz. Şartlar müsait hale gelince, 1939 yılında, Hatay anavatana kavuşmuştur. O bölge de Halep vilâyetimize dâhildir.

Hep Osmanlı devrini konuşuyor, o yıllardan örnekler veriyoruz. Daha eskiye gidelim: Halep ve Şam'da Selçuklu Meliklikleri kurulmuştur. Halep, Hama, Mercidabık, Harran, Suruç, Birecik ve Urfa şehirleri Halep Selçuklu Melikliği sınırlarında kalıyordu. Daha ayrıntılı bilgi için: Suriye ve Filistin Selçukluları Tarihi, Prof. Dr. Ali Sevim, Türk Tarih Kurumu.

Prof. Dr. Tufan Gündüz hocamızın, Anadolu'da Türkmen Aşiretleri kitabını okurken, ilk dikkatimi çeken şu olmuştu:Anadolu'nun tarihini yazarken, Halep'i dışarda tutamayız. Halep Türkmenleri, meselenin her yerindeler. Osmanlı kayıtlarındaki adıyla, Yörükân-ı Halep. Komşuları ise Yörükân-ı Maraş (Yeditepe Yayınevi, 240 Sayfa.)

Orhan Sakin'in Osmanlı arşiv kayıtlarına göre hazırladığı, Anadolu'da Türkmenler ve Yörükler isimli kitabında yer alan birinci cümle: "Osmanlı döneminde idarî ve malî bir organizasyona bağlı olan göçebe grupların en önemlilerinden birini Halep Türkmenleri teşkil etmekteydi." (Ekim Yayınları, Sayfa 52.)

Verdiğimiz örnekler, Halep'in umurumuzda olması gerektiğini gösteriyor. Çünkü burası, tarihimizin ve coğrafyamızın ana parçalarındandır. Tıpkı Sakarya, Sivas ve Erzurum gibi