FAİLLER BELLİ

Doğru teşhis hayat kurtarır. Ankara'da atılan o yumrukla birlikte Türk futbolunun alnına sürülen kara leke de ancak teşhisi doğru koyarak silinebilir. Doktor ya da uzman gibi bir unvanım yok, lakin futbolumuzu saran bu tümörlü yapıyı teşhis etme noktasında gözümüzün önünde bir sürü done var... Bu yazı, saha içi faktörleri bir kenara tutarak sistemi zehirleyen o doneleri kayda geçmek için kaleme alındı;

1- Futbol aklımıza, vicdanımıza, duygularımıza artık sosyal medya yön veriyor. Maçı izlerken tolere ettiğimiz ya da kızgınlığını içimizde yaşadığımız pek çok şey bu gayya kuyusunda dev bir öfke yumağına dönüşüyor. Kerameti kendinden menkul çok takipçili hesaplar üzerinden başlatılan bu propaganda bombardımanının hedefi ya rakip takım, ya rakip yönetici, çoğu zaman da hakemler oluyor. Zira daha maç bitmeden açılan "Kara gece" hastaglerinin, servis edilen videoların başka izahı yok! Ve anlaşılıyor ki, bu mekanizmaya eleştiri oklarını kendilerinden uzak tutmak isteyen yöneticiler yön veriyor. Dev bir trol ağı finanse ediliyor, besleniyor, taraf(!) tarlarla gelişiyor... Finalde de oluşturulan bu hormonlu yapı transferlere, kulüplerin yapacağı açıklamalara kadar pek çok konuda rol alan bir Frankestein'a dönüşüyor.

2- Sanal dünyadaki bu garip rüzgar, her akşam televizyonlarda boy gösteren isimleri de etkiliyor. şini hakkıyla yapanları tenzih ederek söylüyorum, objektiflik ve gazetecilik kriterlerinin yerini sosyal medyada beğenilme, tıklanma, TT olma gibi kaygılar alıyor. Öyle olunca da, her türlü tutarlılıktan uzak bir şekilde bir gün hakeme ertesi gün Ali Koç'a, sonrasında Erden Timur'a saldırmak meşrulaşıyor. Kavganın, sivri dilli olmanın reytinglerle, popülariteyle birlikte spordaki gerilimi artırdığı görmezden geliniyor. Yani düşünün faalken skandal kararlarıyla hafızalara kazınan eski hakemler, görüntüleri salise salise izleyerek vardıkları kararlar üzerinden genç meslektaşlarını en ağır ifadelerle hedef alabiliyor.