Kanatlar kırık olunca

Süper Lig'e verilen uzun aradan sonra Galatasaray'ın nasıl bir oyunla döneceği merak konusuydu. Okan Buruk'un Zaha ve Ziyech'li kanat tercihleri kamptan gelen 'çok hırslılar' haberlerinin izdüşümü gibiydi. Maçın başında Ziyech etkili gözükürken, Zaha oyunda kaldığı sürece Okan Buruk'u pişman eden bir performansla sahadaydı. Kendilerinden beklenen ekstra işleri yapmadıkları gibi takımın en belirgin karakteri olan ön alan baskısını da zaafa uğrattılar. Hatay kendi sahasında rahat çıkınca, orta sahada Torreira ve Kerem Demirbay üzerindeki yük beklenenden fazla oldu. Bu da savunurken de çıkarken de takımın dengesinin bozulmasına neden oldu. Ön alan baskısından kolay sıyrılan Hatay, Dele Bashiru'nun hızı ve fiziği, Rivas'ın atletikliğini de kullanarak çok çabuk rakip ceza sahasına indiği fırsatlar buldu. Özellikle Barış Alper'in savunma zaafının üzerine giderek ataklarını o kanada yığdı. Yukarıda özetlemeye çalıştığı eksiklikler, Galatasaray'ın oyun hızını da düşürdü. Yani istatistiklere bakıldığında 28 kez rakip ceza sahasına giren, 17 şut çeken, topu direkten dönen Galatasaray galibiyet golünü 12. dakikada bir duran toptan bulabildi. Gerçi Icardi hemen peşinden boş kaleye topu gönderebilse maçın hikayesi bambaşka olurdu

CEZASI AĞIR OLABİLİRDİ

Okan Buruk ikinci yarı yine oyuncu değişikliklerinde geç kalarak, Hatay'ın daha cesur futbol oynamasının önünü açtı. Ziyech ve Zaha'nın yarattığı zaaf 67. dakikaya kadar cezalandırılmamasında biraz birkaç futbolcunun ekstra çabasının biraz şansın etkisi vardı. Galatasaray, kolay ve farklı skorla geçmesi beklenen bir maçtan çok daha zorlanarak bir üç puan alabildi. Ligin boyunun kısaldığı, rakibin sahasında 'çekilme' kongreleri topladığı bir süreçte altın değerinde bir 3 puan oldu. Son söz olarak Muslera'ya bir parantez açmak isterim... 500. kez Galatasaray formasıyla sahadaydı. Dile kolay 500 maç! Ben şahsen bir gün, biraz da hüzünlenerek "Bir Muslera vardı" diye hikayesini anlatacağım. Eminim sadece ben değil, milyonlarca futbolsever de anlatacak!