TYS 50 yaşında

Bu satırları yazmakta olduğum 4 Şubat 2024'ten tam elli yıl önce, yani 4 Şubat 1974'te Türkiye Yazarlar Sendikası kuruldu.

Bu yıldönümü bu ülkede kaç kişinin umurundadır

Dahası kaç kişi böyle bir yazar örgütünün varlığından haberlidir

Dahanın da dahası, tanınmış, anlı şanlı yazarlarımızdan kaç tanesinin umurundadır Türkiye Yazarlar Sendikası'nın varlığı

Bu soruların yanıtı önceki gün Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin Cağaloğlu'ndaki toplantı salonunda gerçekleştirilen kutlama törenindeydi.

Bir avuçtan belki biraz daha fazlaydık.

Sanırım bizim gazeteden ve Evrensel'den birer muhabir vardı, o kadar.

Dostumuz, kardeşimiz Kadir İncesu olmasa törenin fotoğraf belgeleri olamayacaktı.

"Dünyaca" ünlü, telif şampiyonu yazarlarınızdan ise tek bir tane yoktu.

Zaten olsa şaşardım.

Buna karşın, her şeye karşın duygu dolu bir kutlama töreniydi.

Çünkü başkanlık kürsüsünde, Türkiye Yazarlar Sendikası'nın günümüzdeki başkanı, bu yıl tam doksanıncı yaşını kutlamakta olduğumuz Adnan Özyalçıner vardı.

Adnan Özyalçıner, seçkin öykü yazarlığının, eşsiz özverili ve engin gönüllü insanlığının yanı sıra, benim gibi onu sendikamızın kuruluşunun en başından tanıyan, onun çalışma arkadaşı olmuşlar için, dahası onu yakından tanıyan herkes için bir efsane insandır. Çalışkanlık, sorumluluk anıtıdır. Ellinci kuruluş yılımızın onun başkanlığına rastlamış olması sendikamızın tarihine altın harflerle, daha da doğrusu yazarlık ve örgütçülük emeğinin alın teriyle yazılmış olacaktır.

Sendikamızın iki büyük kurucusu, Yaşar Kemal ve Aziz Nesin artık fiziksel yaşamda değiller.

Başkanlardan Oktay Akbal, Cengiz Bektaş, çok genç yaşta yitirdiğimiz Enver Ercan da öyle.

Emekleri unutulmaz sevgili Asım Bezirci'mizi Sivas katliamında yitirdik.

Sendikanın çalışmalarında nice özverili emekleri olan Şükran Kurdakul, Demirtaş Ceyhun, Kemal Sülker, Alpay Kabacalı, Emin Karaca da artık sadece anılarda ve gönüllerdedir.

Adları bir anda aklıma gelmeyen, bugün aramızda olmayan nice TYS gönüllüsü dostlarımız beni bağışlasınlar.

Yazarlar sendikasının kendisi efsanedir.

Yarım yüzyıllık bir sürede, gelmiş geçmiş ve şu andaki yönetimlerin bütün çabalarına karşın, kalıcı bir mekâna sahip olamayışı ise kültürümüzün, edebiyatımızın, insanlığımızın, bütün kurumların, devletin kendisinin ayıbıdır.

Açık yüreklilikle konuşmak gerekirse bugünkü buluşma benim için de bir iç hesaplaşma fırsatı oldu.

En az otuz yıl önceki kendimi perdede izlerken o günlerimi özledim ve o günlerimize özendim.