Eğitim, örgütlenme

Bu yazıya oyumu kullanıp eve döndükten sonra başlıyorum.Yayımlandığında sonuç çoktan biliniyor olacak.Kim kazanmış olabilirAkıl ve iyilik mi, tam tersi miBir tahminde bulunmak da istemiyorum.Kötülüğün kazanmış olma olasılığı daha büyük görünüyor.Fakat tersi de olabilir. Kılıçdaroğlu'nun son süreçlerdeki performansı, özellikle milyonların izlediği söylenen o genç; televizyondaki duruşu, serinkanlılığı, bilgeliği, bilgi donanımı umutlu olmak için nedenlerdir.Bugün yine de biraz karamsarım. Özel, kişisel nedenleri olabilir kuşkusuz. Bunun dışında havanın somurtukluğu, bir önceki oy verme gününe göre bugünün tenhalığı vb. nedenler sıralanabilir. Fakat sanırım canımı en çok sıkan, son günlerde yazdığım birkaç internet mesajına gelen çok ağır yanıtlar, hakaretler, hakaret boyunu da aşan sözler oldu. Konumuzla ilgili olduğu için bunlardan söz etmek isterim.İlki, Ermeni asıllı Fransız şarkıcı Charles Aznavour'un bir sözü üzerineydi. Ciddi bir yayında gördüğüm, belki (tam anımsamıyorum) kulağımla duyduğum söz şöyleydi: "Ben Ermeni asıllı bir Fransızım". Bu sözü alıntıladıktan sonra bizde neden bu yapılamıyor diye sormuştum. Bu bir görüştü.Tartışılabilirdi. Nitekim akıllı, ölçülü, saygılı eleştiriler de geldi. Fakat yapılan "yorumlar"ın çoğu sadece ağır hakaretlerdi. Ne faşistliğim ne ırkçılığım ne Kürt düşmanlığım kaldı. Bu arada yeteneksiz, beş para etmez bir şair oluşum da (bunu bazen kendim de düşünüyorum!) defalarca yüzüme vuruldu. Beni en çok üzen ve düşündüren ise bana yapılan hakaretlerin ötesinde, bu kin birikiminin sınır tanımazlığı oldu.İkinci mesaj (tweet) ise belki daha da masumdu. Aynen şöyleydi "Aydınlanmanın ulaşamadığı köylü, çıkarcı-tutucu kasabalı, yoksul-bilinçsiz varoş, bugün işi tıkırında Avro sahibi yurtdışındaki Türk, piyon olarak kullanılan mülteci ve parayla TC yurttaşlığı alan zengin-gerici Arap oyları Erdoğan'a; aydınlanmış, bilinçli kent oyu bize. Bakalım!"Aydınlanmanın ulaşamadığı köylü sözünde tartışılacak bir yan görmüyorum. Ne yazık ki büyük ölçüde hâlâ öyle olduğu görülüyor. Kasabalı konusunda çıkarcı genellemesi ağır kaçmış olabilir. Bununla dile getirmek istediğim, dünyası ister istemez kâr-zarar hesabı üstünde dönen ve genellikle de tutucu küçük esnaf ya da ticaret erbabıydı. Üstelik sadece bizde değil, dünyanın her yerinde böyledir bu.Varoşlar; kentin yoksul, kenar semtleri de ne yazık ki büyük ölçüde dediğim gibidir.Yurtdışında çalışan yurttaşlarımızla bir alıp vereceğim olamaz. Fakat orada kazanılan Avro ya da doların Türkiye'de yol açtığı eşitsizlik, onlar üzerinde ister istemez etkili olacaktır. Bu bir hakaretleşme konusu değil, sosyal-psikolojik araştırma konusudur. "Mülteci kardeşlerimiz" ise dilimizi bilip bu mesajı okumuş olsalar, yedi sülaleme sövmekte bizimkilerden herhalde geri kalmazlardı. Bu da yakındır sanırım... Hep birlikte,