Edip Akbayram'ı yaşamak
Yazının başlığı önce "Edip Akbayram ve toplumcu müzik"ti.
Sonra değiştirerek "Edip Akbayram'ı tanımak" yaptım. Sonunda yukarıdaki başlıkta karar kıldım.
Çünkü Edip Akbayram'ın kişiliği de müziği de tanımların üzerine yükselir.
Ne kişiliğini ne müziğini bir tanıma sığdırabilirsiniz.
Onları ancak yaşayarak duyumsarsınız, anlarsınız ve artık bu insan ve bu müzik vazgeçilmeziniz olurlar.
En azından benim için böyle olmuştur.
Ne zaman tanıştık Tarihini ve yerini anımsayamıyorum.
Çok eski olamaz.
Kuşkusuz çok yeni de değil.
80'li yıllar ya da daha sonrası olmalı.
Bu tanışıklığın kopmaz bir dostluğa dönüşme süreçlerini ise çok iyi anımsıyorum.
Hem sanatsal hem toplumsal etkinliklerde omuz omuza yer aldık.
Aslında bizim türümüzde sanatçılar için bu iki etkinlik türü birbirinden ayrılmaz.
Edip Akbayram sahnede nasıl güneş gibi sade ve güneş gibi aydınlık parlıyorsa siyasal nitelikli etkinliklerde aynı sadelik ve göz kamaştırıcı aydınlıkla ışık saçar.
Türküleri ne kadar yürektense bir toplumsal sorunun eleştirisine ve çözümüne yönelik etkinliklerde, dahası kişisel dostluk ilişkilerinde de aynı sade, aydınlık, zarif ve aynı ölçüde de eğilip bükülmez, sapasağlam bir güvenirlik anıtıdır.
Ona, dostluğuna, insanlığına, omuzdaşlığına sonsuzca güvenebilirsiniz. Bütün bunları ben ortak etkinliklerimizde ve kişisel buluşmalarımızda onu tanımanın ötesinde yaşayarak görüp duyumsadım ve içselleştirdim. Edip Akbayram'ı yaşamak bir ayrıcalık, bir mutluluktur.
"Toplumcu müzik" konusunda söylediklerine kulak verelim:
"Toplumcu müzik yapmak istedim. Müziğimde geniş halk kitlelerinin yaşamı, sorunları olmalıydı. Ancak sivri, ucuz kahramanlıklardan da uzak durmaya çalıştım. İnançlarımdan, düşüncelerimden, politikamdan ödün vermeden, müzik tekniğinden yararlanarak sorunlu, yoksul, geniş halk kitlelerine ulaşmak, daha çağdaş bir şeyler yapmak istiyordum."