'Edebiyat ve Kötülük'

1897-1962 yıllarında yaşamış Fransız düşünür Georges Bataille'in bu ilginç adı taşıyan kitabını bir zaman önce okumaya başlamış, araya her halde başka okumaların girmesiyle daha sonra sürdürmek üzere bir yana ayırmıştım. Birkaç gün önce onu yine şu aralar okumakta olduğum kitapların arasına aldım ve kaldığım yerden değil de en başından okumaya koyuldum.

1957'de yayımlanmış olan kitap, dilimizde 1997'de Ayşegül Sönmezay çevirisi ile Ayrıntı Yayınları'nca yayımlanmış. Kitabın Fransızca adı da tam olarak "Edebiyat ve Kötülük" yani "La Litterature et le Mal". Bunu özellikle belirtmek gereğini duydum, çünkü Baudelaire'in "Les Fleures du Mal Kötülük Çiçekleri"nde aynı sözcüğü görüyoruz. Kötülüğün çiçeği olur mu Şu anda konumuz Baudelaire olmadığı için bu soruyu (belki şimdilik) yanıtsız bırakarak büyük şairin başyapıtının adıyla Bataille'in kitabının adı arasındaki benzerlik ya da ilişkiye dikkat çekmekle yetineyim. Nitekim sekiz yazar ve şairin incelenişiyle oluşturulan bu kitabın bölümlerinden biri de Baudelaire üzerine.

"Edebiyat ve Kötülük" dikkatle, büyük özenle okunması gereken bir kitap. Çünkü aklınızdan kolayca "Bu adam kötülüğü mü övüyor" gibi bir soru cümlesi geçebilir. Nitekim okumayı az önce tamamladığım Emily Bronte bölümünün satırları arasında gezinmekteyken zihnimde bu soruyla zaman zaman karşılaştım. Fakat böyle bir soruya verilecek olumlu bir yanıt her şeyden önce başta Baudelaire olmak üzere kitapta incelenen yazar ve şairlere haksızlık etmek olur.

Kitabın ilk bölümünü oluşturan Bronte bölümü yaşamdan otuz yaşında ayrılan bu sevgili yazarın (dilimize "Rüzgârlı Bayır", "Uğultulu Tepeler" adlarıyla çevrilmiş olan) "Wuthering Heights" adlı romanı konusunda. (İkinci ad hem sözcüklerin karşılığı hem anlam olarak aslına sanırım daha uygun.) Kim bilir ne zaman hangi çevirisinden okuduğumu anımsamadığım romandan yapılan filmde, romanın erkek kahramanı Heathcliff'i oynayan aktörün pek de sevimli biri olmayışını yadırgamıştım. Şimdi Bataille'in kitabını okurken film için bir şey diyemem ama her şeyden önce romanı gereğince anlamamış ya da belki unutmuş olduğunu görüyorum. Çünkü ilgili bölümün sonlarında söz konusu romanın dünyasının "kaba ve düşmanca bir egemenliğin dünyası" olduğunu okuduğunuzda bu "kaba ve düşmanca egemenliğin" erkek kahramanın kişiliğinde somutlanmış olduğunu anlamış oluyorsunuz.