Bir günün sonunda can sıkıntısı

Sonu gelmezce üst üste yığılan sıkıntılara Aydın'daki inanılması güç olay eklendi. İnanılması güç, biz sıradan ölümlüler için. Yoksa bu da benzerleri gibi, beklenen bir olaymış. Yine de benim aklım almıyor, adı bir dünya görüşüyle özdeşleşen birinin bir anda karşıt görüşün tam ortasında yer alması. Dahası o karşıt görüşten himaye dilenmesi. Sözcük ağır kaçtı belki ama himaye az çok dilenilen bir şeydir. Bu gibi olaylar savaşta olduğunda adı vatan hainliğidir. Diyeceksiniz ki ne vatanı ne hainliği. Siz çok eskilerde kalmışsınız. Yaşamakta olduğumuz dünyada, özellikle ülkemizde, her şeyin parayla ölçüldüğünü görmüyor musunuz ıkarınız neredeyse, neyi gerektiriyorsa vatan da ahlak da vicdan da odur, oradadır, onu yapmaktır. Tamam mı

Tamam değil!

Yazının başlığına dönelim.

Zaten can sıkıntısıyla uyandığım sabah internette daha can sıkıcı bir haber gözüme girercesine karşıma çıktı: Cumhurbaşkanı kararıyla Samsun ve Zonguldak'ta iki ormanlık alan orman sınırları dışına çıkarılmış. Vay canına! Serde sanatçılık var ya, gözümün önünde her şeyden önce böyle bir kararnameyi imzalayan el canlandı. Bu nasıl bir el olmalı ki bir vatan toprağının statüsünü bir anda değiştirebiliyor.

Hem de ne değiştirme

Ormanlarımız cayır cayır yanarken bazı alanların orman statüsünden çıkarılması...

Derken Artvin çevresinde, Kaz Dağlarında, Hatay Antakya'da, ülkenin her yöresinde işlenen doğa cinayetleri.

Ne için Değerli maden çıkarılacakmış.

Bu madenlerden elde edilen gelir ülkeye kalsa yüreğim yanmaz.

Ne gezer. Aslan payı yabancı şirketin.

Vatan neyi demiştiniz

***

Gazetemizi almaya çıktık. Yolumuzun geçtiği yakındaki sokakta bir köpek havlaması. Orada oturanların baktığı birkaç "sokak köpeği" olduğunu biliyoruz. Bazen bizim de bir şeyler götürdüğümüz oluyor. Ama onlar durup dururken gelip geçene havlamayan zararsız hayvancıklar. Öyleyse bu canhıraş havlama neyin nesi Az sonra sorun anlaşıldı. Hayvanları topluyorlar. Biri dün yakalanmış, öteki canını kurtarmak için sesine sığınmış. Mahallelilerden bir kısmı orta yolu bulma çabasında. Ben de hastalık sonrasında hâlâ tam olarak kendine gelemeyen sesimi yükselttim. Yasasının da hükümetinin de... Eşim dürtükleyince daha ileri gitmedim. ekindiğimden değil, yakışık almayacağını düşündüğümden. Yapmak zorunda oldukları işten pek de hoşnut olmadıkları belli emir kulları da infaz arabalarına binip gittiler. Köpekçik sesini kesip bir köşeye sinmiş, kulakları inik, belli ki hâlâ tedirgin, insan denen yaratıkların dünyasında olup biteni izliyordu.

***

Gün bir şekilde tükenip akşama evrilince 20. yüzyıl şiirimizin öncülerinden sayılan, bizim kuşağın lise edebiyat kitaplarında "Merdiven" ve "Bir Günün Sonunda Arzu" gibi şiirleriyle tanıdığımız "simgeci" (bence daha çok izlenimci) şairimiz