Allah korkusu ve kuldan utanmak...
Bu söz aslında günlük konuşmada bir deyimdir ve böyle kullanıldığında felsefi ya da mistik bir anlamı yoktur. Günlük konuşmalarda ateist birinin bile "inşallah, maşallah, Allah Allah vb." demesi gibi. Yine örneğin, oldukça yakışıksız "Kulun kölen olayım" vb. deyimlerde de "kul" sözcüğünün mistik bir anlamla ilgisi yoktur. Fakat "Eğitimin amacı bilim değil Allah korkusu ve kuldan utanmayı öğretmektir" denildiğinde günlük konuşmadaki sıradan deyime felsefi, mistik bir anlam kazandırılmış oluyor ve aynı zamanda da (ne kadar paradoksal görünse de!) bunu yapan kişiyi sıradanlaştırıyor. Çünkü bu kişinin amacı bilimin karşısına başka bir öğretiyi, karşıt bir dünya görüşünü koymaksa bunu daha üst düzeyde bir dille yapabilirdi! Yazımın ilk paragrafını şöyle sonlandırayım: Karşımızda sıradan bir görüşü, sıradan bir deyimle dile getiren, sıradan biri var.
Elbette bu kadar değil. Sokak röportajında kendisine eğitimin amacı nedir gibi bir soru yöneltilen herhangi bir yurttaştan değil, şu anda siyasal erki elinde tutan gücün önde gelen unsurlarından birinden söz ediyoruz. Çağdaşlığın her türlü nimetini tatmış, dünyayı görüp tanımış, yüksek makamlarda bulunmuş bir adam. Fakat demek ki ya bunları hazmedememiş ya da ikiyüzlülük yapıyor. Aklıma nedense bu kişinin sayın eşinin, bir toplantıda, bir masa örtüsüyle başını örtmeye çalışmaya çırpınışı geliyor. Gerçekten üzüntü verici bir görüntüydü.
Asıl konuya, Allah'tan korkup kuldan utanmaya gelelim.
Söz konusu sözün sahibi, ait olduğu çevre bakımından söylediklerinde yalnız olmadığı gibi dünya gericilik tarihi bu türden sözler ve görüşler bakımından oldukça zengindir.
"Russkaya filosofiya Rus Felefesi" adlı bir kitapta, 19. yüzyılın ilk yarısında yaşamış ünlü tarihçi öğretim üyesi Prof. T. N. Granovski'ye ait sözleri okuduğumda doğrusu şaşırmıştım:
"Bilimin üstünde (Tanrı'nın) nimetleri vardır. Onları korumak gerekir. Bunun için gerekirse üniversiteler ve bütün eğitim kurumları kapatılır."