Dostluğa, muhabbete davet eden üçleme

Görülmemiş şey değildir. Hayatınızın en mutlu olmasını beklediğiniz günlerinden biri bir anda kâbusa dönebilir. Ömür boyu saadet hayalleriyle oturduğunuz nikâh masasından hayal kırıklığıyla kalkabilirsiniz mesela. Siz buraya şu veya bu sebeple başınıza gelen bir aşk acısını, terk edilişi, yarı yolda bırakılışı koyun. Dünya başınıza yıkılmıştır hani ama onu yeniden ayağa kaldırmanın bir yolu vardır: Dostlarınıza sığınmak.

Filmde üzerinde gelinliğiyle İstanbul'un en güzel sokaklarından rüzgâr gibi geçen bir gelin var. Koşar adım dostlarıyla, sevdiği kadınlarla sarılıp sarmalanacağı eve yürüyor. Birazdan gözyaşlarının yerini kahkahalar, muska börekleri, sarmalar alacak. Kutlanacak bir güne dönüşecek o hayal kırıklığı. Bir de "Aldırma deli gönlüm Giden gitsin sen şarkılar söyle içinden, boşver" patlatılacak hep bir ağızdan.

strong class'read-more-detail'Haberin Devamı

Anlatırken bile bir Ferzan Özpetek filmine giriş yapmakta olduğumuz seziliyor değil mi Dostlarla katlanılır hatta kutlanır hale gelen hayat, neşeye dönüşen hüzünler ve ille de kalabalık sofralar. 43. İstanbul Müzik Festivali kapsamında bu hafta sonu ilk kez Türkiye'de gösterilen "İstanbul Üçlemesi: Meze-Müzik-Muhabbet"in ilk halkası, "Meze"ye ait bu hikâye. Kadınların güçlü neşesine inanan biri olarak beni çok eğlendiren bir bölüm oldu. Yeğenlerinin evleneceği adamı baştan gözü tutmayan ama gelinin nikâh masasından kalktığını öğrenince hiç "Ben demiştim" demeden börek sarmaya başlayan Serra Yılmaz ile Ayta Sözeri'nin ne kadar matrak bir ikili olduğunu görmeniz gerek. (Bu arada bu film Ferzan Özpetek'in temmuzda İtalya'da çekeceği, sadece kadınlardan oluşan filmin de çekirdeğini oluşturmuş. Şimdi 16 kadın yıldızla 'zorlu' olacağını söylediği bir yolculuğa hazırlanıyor.)

Ferzan Özpetek'ten izlemeyi en sevdiğimiz şey olan kalabalık dost sofralarının muhteşem bir İstanbul ile (Görüntü yönetmeni: Firar Güney Kayran) buluştuğu noktada üç ayrı hikâye anlatan üç kısa film, "Meze", "Müzik" ve "Muhabbet". "Müzik"te bir çocukluk tanışmasının bütün hayatın akışını değiştiren bir anıya dönüşmesine, yıllar sonra gelen mutlu tesadüflere tanıklık ediyoruz, Yeni Türkü'nün "Fırtına"sı eşliğinde. "Muhabbet"te ise 'yeni bir ülke, yeni bir şehir bulsan da arkandan gelen' İstanbul'a, üzerinde her daim bir yük gibi taşıdığın kayıplara, özlemlere. (Soho'da yapılan özel gösterimin ardından soruları cevaplayan Ferzan Özpetek'in ifadelerinden anlaşıldığı üzere üçlemede en çok otobiyografik unsur taşıyan bu.)