Yıl 1986, bir oyun izledim, şaşırarak ve büyülenerek izlediğim ilk oyun olarak geçmiş kişisel tarihime; Ortaoyuncular'dan "İçinden Tramvay Geçen Şarkı". Öncesinde İstiklal Caddesi'nde Nazi subayı kılıklı oyuncular "Kimlik bitte" diye yolumuzu kesiyor, kimse "kimsiniz" diye sormuyor, kuzu kuzu çıkarıyor, bu kısım bir sosyal deney olarak epey ses getirmişti. Ferhan Şensoy'un Karl Valentin'in skeçlerinden yazdığı oyun da öyle.
Ben bir de Galatasaray Lisesi öğrencisi olarak 'hem de mektepli abimiz olan' Ferhan Şensoy'un kalemini, zekâsını, mizahını nasıl nutkum tutularak izlediğimi hiç unutmam. İlerleyen yıllarım da oyunlarını izleyerek, kitaplarını okuyarak geçti. Ama altındaki mücadeleyi, bir şeyi yapma inadını çok da bilmiyormuşum. Onu da ENKA Sanat – Porte Film ortaklığında hayata geçirilen, yine Selçuk Metin'in yönettiği, senaryosunu Zeynep Miraç'ın yazdığı, görüntü yönetmeni Emre Okur olan "Ferhangi Bir Yaşam" belgeseliyle öğrendim.
Ferhan Şensoy'un elinden kamera hiç düşmemiş belli ki, böyle bir arşiv hiç görmedim. Ortaoyuncular'ın YouTube kanalında da mevcut zaten, oyunları hep çekilmiş. Turneler, seyahatler, mavi yolculuklar, çocuklarının doğumu, evdeki halleri, provalar, hepsi kayıt altında. Zamanında bayılarak izlediğim "Dolu Düşün Boş Konuş" oyununun Bodrum'daki okuma provasında Zuhal Olcay'ı, Haluk Bilginer'i, Güven Kıraç'ı izliyoruz mesela. Ya da Erol Günaydın ile Münir Özkul'un unutulmaz "İstanbul'u Satıyorum" dönemindeki hâllerini. O güzelim Ses 1885'in her tarafı dökülen dört duvardan ibaret olduğu günleri.
Ferhan Şensoy'un sıra dışı bir zekâ ve kalem olarak temellerinin atıldığı Galatasaray Lisesi yıllarının ve oradan arkadaşlarının önemli bir yeri var belgeselde. İlk öyküsü o zaman yayınlanıyor, telifi de Pasaj'da tüketiliyor. Babasına 'tokat mesafesinden' uzak durarak dile getirmeyi denediği tiyatrocu olma isteği "Ne münasebet, var mı bizim sülalede öyle bir serseri" kabilinden bir itirazla karşılaşıyor. Düşünüyorlar, yok. Ama bu babasının emriyle Mimarlık fakültesine giren Ferhan Şensoy'u durdurmuyor, Fransız Konsolosluğu'nda gördüğü bir ilanla katıldığı kompozisyon yarışmasından Fransa seyahati kazanıyor. Konu Ortak Pazar, onun başlığı "Ortak Pazar'a Hayır".
Fransa'da gene karşısına çıkan bir ilanla Strasbourg Devlet Tiyatrosu'nun konservatuvar sınavına giriyor (nasıl olsa babası duyamaz) ve seçiliyor. 300 Fransız'ın arasından, kendi yazdığı metinle. Bunu ve sonrasında Stasbourg Devlet Tiyatrosu'nda önemli yönetmenlerin çıraklığını yaparak geçen yılları 'tesadüfün iğne deliği' diye anlatıyor da ne tesadüfü bu yetenek ve inat varken.