Annelik dediğin duygu bebeği kucağına aldığın anda mı başlar acaba Böyle hemen yeni bir hayata adapte olup "Hayat şimdi başladı, şimdiye kadar boşa yaşamışım" mı dersin, yoksa özler misin tamamen kendine ait olduğun zamanları Kafa karışıklığı yaşamaya hakkı var mıdır anne dediğin canlının Hem de bütün toplum ona 'kutsallık' yükü yükler, bebeğinin kokusunu duyduğu anda hayatın anlamını bulmuş olmasını beklerken…
Bu gibi soruların herkes için geçerli tek bir cevabı yok elbette ve edebiyatın da sinemanın da çokça meşgul olduğu bir alan; annelik, lohusalık, doğum sonrası depresyon. Sinemamıza baktığımızda erkek yönetmenlerin annelik, kadının özü, annenin çocuğuna karşı geliştirmesi gereken bağlılık şekli gibi konulardaki fikirlerine çok rastladık ama bunu bir kadın yönetmen kendi deneyimi üzerinden anlattığı zaman başka oluyor. Emine Emel Balcı'nın "Buradayım, İyiyim" filmi gibi.
Filmin karakteri Filiz (Bige Önal), doğum sonrası depresyonunu henüz atlatamamış, anneliğe tam olarak alışamamış bir genç kadın. Bebeğine karşı mesafeli, hayata karşı biraz soğuk, belli ki ruhu da kafası da karmakarışık. Çalışan bir kadın bir yandan, işine de yetişmeye çalışıyor ama tabii ki 'mobbing'le karşılaşıyor. İki arada bir derede sıkışıp kalıyor. Sadece kendisine ait bir şey, belki bir alan ihtiyacıyla bir araba satın almak istiyor. Alım satım sırasında tanıştığı Şule (Elit İşcan) ile aralarında kurulan dayanışma her ikisi için de yeni bir devam etme yoluna çıkıyor. Sonuç itibarıyla adıyla bile umudu es geçmeyen, o iç ısıtan "kadın kadının yurdudur" cümlesine inandıran bir hikâye. "Buradayız ve iyi değilsek bile olacağız" dedirtiyor. Bige Önal'a Altın Koza'da çok hak edilmiş bir En İyi Kadın Oyuncu Ödülü kazandırdı, şimdi de 36. Ankara Film Festivali'nin uzun metraj yarışma filmlerinden biri olarak bugün 21.30'da Büyülü Fener Salon 2'de seyirciyle buluşacak.
Festivalde finale doğru
Ankara Film Festivali'nde ödüller 21 Kasım akşamı – umuyoruz ki - sahiplerini bulacak. Umuyoruz ki diyorum çünkü bana böyle bin bir emekle kotarılan kıymetli festivallerde ödül verilen sanatçıların orada bulunmaması üzücü geliyor. Açılışta mesela festivali düzenleyen Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı'nın verdiği Aziz Nesin Emek Ödülü'nün sahibi Zuhal Olcay ve Vakıf Özel Ödülü sahibi Demet Evgar yoktu. Sanat Çınarı Ödülü'nü alan Rutkay Aziz ve diğer özel ödülün sahibi Selman Nacar vardı.
Salonların ağzına kadar dolduğu, kapılarda kuyrukların oluştuğu festival gibi bir festival, Ankara. Büyülü Fener'in karşısındaki Orta Dünya'da her masada filmden çıkanlar oturup sinema konuşuyor. Bugün uzun metraj film yarışmasından altı filmi görebilecek seyirciler. 14.00'te "Atlet" (Semih Gülen – Mustafa Emin Coşkun), 16.30'da "Perde" (Özkan Çelik) ve "Tavşan İmparatorluğu" (Seyfettin Tokmak), 19.00'da "En Güzel Cenaze Şarkıları" (Ziya Demirel) ve "Aldığımız Nefes" (Şeyhmus Altun).

5