Türkiye'nin kadınlardan oluşan ilk kadın müzik grubunu hangisidir Bu sorunun cevabı çoğumuz için "Volvox" olsa gerek. 1988 yılında Şebnem Ferah tarafından kurulmuştur. Bir Vikipedia bilgisi.
Oysa ondan tam 20 yıl önce, 1968 yılında Ankara'da beş lise öğrencisi genç kız bir araya gelip Eroğlu Kızlar Orkestrası adıyla sahnelerin tozunu attırmaya başlamıştı. Cumhur Canbazoğlu'nun sinemamuzik.com sitesi sayesinde hemen 1973 Hey Dergisi'nden Taner Dedeoğlu'nun satırlarına ulaşabiliyoruz, şöyle anlatıyor grubu: "Havva Anamızın müzisyen torunları şimdi de Türkiye'nin Ankara'sında erkeklere kök söktürüyor. Türk pop müzik dünyasına çoğunlukla erkek müzisyenlerin hâkim olduğu şu günlerde, ellerinde son derece kaliteli enstrümanlarıyla beş Türk genç kızı müzik dünyasında bir atılım yapabilmek için çalışıyorlar".
strong class'read-more-detail'Haberin Devamı35. Ankara Film Festivali'nin 'Ankara hikâyesini bekliyor' temalı yarışmasında VEKAM Özel Ödülü'nün sahibi olan Musa Ak ve Hasan Basri Özdemir imzalı "Bir Orkestranın İzinde", işte o 'atılım'ın ve beraberinde 60'ların müziğinin izini süren çok renkli ve ilgi çekici bir belgesel.
Serüven, siyah beyaz TRT ekranından Halit Kıvanç'ın sunuşuyla başlıyor: "Eroğlu Kızlar Orkestrası programımızı kapıyor. Bir, iki, üç, dört" Ve Riders on The Storm" başlıyor. Bas gitarda Nilüfer Darıca, davulda Ezel Gönül, vokalde Deniz Eroğlu, ritm gitarda Merih Kılıçaslan, orgda Sema Eroğlu. Kızlar orkestrasıyla tezat içeren 'Eroğlu' ismi kızlardan ikisinin soyadı, babaları değerli müzik adamı, eğitmen Kemal Eroğlu da aynı zamanda bu orkestranın fikir babası. O yıllarda Ankara'da pek çok müzisyen yol açan bir kursu var, kendi çocuklarını da pek çok enstrüman çalabilen birer müzisyen olarak yetiştiriyor. 14-15 yaşlarındayken de kurstan üç arkadaşlarıyla birlikte bu orkestrayı kurmalarına önayak oluyor. Belgeselde de belirtildiği gibi Volvox'tan bir farkları, onlara önayak olan ve müzik kariyerlerini korunaklı bir ortamda sürdürmelerini sağlayan böyle bir 'baba'nın varlığı.
Eroğlu Kızlar Orkestrası yine belgeselde üçüncü kuşak müzisyen Cenk Eroğlu'nun altını çizdiği gibi, öncü bir rol üstlendiğinin pek farkında olmadan son derece parlak bir altı yıl geçiriyor sahnelerde. Konserler, basının ve seyircinin yoğun ilgisi, televizyon programları, üzerleri isimleriyle süslü turne minibüsleri ile dopdolu bir altı yıl. Sonra adı konmamış ayrılık vakti gelip çatıyor. Çünkü belki müzik piyasasında sonradan Volvox'un aşmak zorunda kalacağı "kızlar rock müzik yapamaz" diye bir önyargı duvarı yok ama hayatta "kadınlar evlenir, anne olur" gibi bir kural var. O alanda da sahneye pek yer yok.