Neyle karşılaşacağımızı çok fazla bilmeden gittik pazar akşamı Zorlu PSM'ye. Sahnede Harun Tekin olacak, emin olduğumuz şey bu. "O kadar çok afişte kullanıldı ki artık benden daha gerçek geliyor" dediği o Mor ve Ötesi fotoğrafı olmadığına göre herhalde grubun bildiğimiz şarkılarını tek başına söyleyecek. Projenin adı "Test 1-2-3", bu biraz düşündürücü. Bir şey deniyor olduğunu anlıyoruz.
Böyle böyle meraklarla oturuyoruz PSM Turkcell salonundaki yerlerimize. Sahnenin sağ tarafında bir kanepe var, önünde mikrofon. Bir o aydınlatılmış, gerisi karanlık. Harun Tekin hiç bekletmeden tam vaktinde gelip o kanepeye oturduğunda az önce karşılaştığımız arkadaşlarla konuştuğumuz "Bekletmeyen rock star rock star değildir" cümlesi için utanıyoruz. Alman disiplinine sahip bir rock star bizimki.
Kısa sürede anlıyoruz ki bu 'test' bize olduğu gibi kendisine de test biraz. Arada "Hâlâgitmediğinize göre her şey yolunda gibi" diyor, "Bu deneyin parçası olduğunuz için teşekkürler" diyor. Evet 'deney' diyor, deneme falan değil. Ve bu bir deney sayılabilir, hatta gene kendi dediği gibi "Risk budur" denilebilir, çünkü zannettiğimiz gibi Mor ve Ötesi'nin hit şarkılarını falan değil kendi müzik serüveninde anlam taşıyan başka müzisyenlerin şarkılarını söylüyor. Üstelik onların da en bilinen şarkıları değil bunlar. Bazen sadece gitarla, bazen alçakgönüllü bir şekilde "Çalmıyorum, patiliyorum" dediği piyanoyla. Arada piyanoda Ozan Tügen geliyor eşlik etmeye, arada gitar ve davulda Mert Can Bilgin ve Tibet Akarca.
1997 senesinde Boğaziçi'nde öğrenciyken söylediği bir Kumdan Kaleler şarkısıyla başlıyor, şarkıyı daha küçücük çocukken besteleyen, Galatasaray Lisesi'nden arkadaşım Tuna Kiremitçi de salonda. Sonra repertuvardaki az sayıda Mor ve Ötesi şarkısından "Beyaz" geliyor, gene o yıllardan. Ve biraz kronolojik, biraz gönlüne göre bir müzikal yolculuk başlıyor. Elton John'lar, R.E.M.'ler, Turgut Berkes, Chris Cornell, sonra birden "Karadır Kaşların" ve mikrotonal gitarıyla Tolgahan Çoğulu. Bu aynı zamanda gördükçe tatlı tatlı ayar verdiği cep telefonu kameralarına "İlla bir şey çekecekseniz bunu çekin" diye yol verdiği parça. Cep telefonu ekranları araya girmeden bir konser deneyimi, pardon deneyi yaşadık bu sayede, özlemişiz.
Arada küçük hikâyeler anlatıyor, serinkanlı espriler yapıyor, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın yengeç burcu olduğu gibi faydalı bilgiler veriyor. Tamamen durup dururken değil, kendisi de yengeçmiş, Sezen Aksu da ve buradan neden "Masum Değiliz"e bağlamayalım Yaylılarda Özgecan Günöz ve arkadaşları ile beraber. Bir zamanlar kendilerine "Nihayet Oxford Street'ten İstiklal'e indiniz" diyen Bülent Ortaçgil de eksik değil. "Müziğin Zidane'ı" diye tanımladığı (tam ne demek olduğunu hazır salonda Socrates'i çıkaran Can Öz varken sorabilirdim ama "Oyunun kuralını değiştiren" diye yorumlamayı tercih ediyorum) Birsen Tezer de. Seyirciden "Şebo dönsün" alkışı aldığı Şebnem Ferah da. "Kalamış" da, tek gitarla söylediği "Hiçbir Şeyde Gözüm Yok" da.

3