Hangi mucizeyi istediğine dikkat et

Fikri Şemsigil, emekli edebiyat öğretmeni. Yaşlanıyor. Ve yaşlanmanın ona öğrettiği bir şey var: Hayatın mucizelerle dolu olduğu. "İnsanların apartmanlarda üst üste yaşaması, bisikletin sadece iki tekerlek üzerinde gidebilmesi, uçakların havalanmaları değil belki ama konmaları" birer mucize ona göre. Ama mucizelerin en büyüğü yaşlanmanın kendisi. Gene kendisi anlatırsa; "İki tarafı ayıran çizginin tam ortasında öylece durmak. Dönüp istediğin tarafa uzun uzun bakabilmek maharet. İster yaşama bak ister ölüme." "Şimdiki aklım olsa yaşlanmazdım" dese de yaşlılığın iyi tarafları da olduğunu düşünüyor. En güzeli de mucizelere inanmak, inanmaya yatkın olmak. Yaşadığı çokça hayal kırıklığından ötürü her zaman yeniden başlamayı hak ettiğini düşünmek. "Son düdükten önce son bir fırsat".

Fikri Şemsigil'in hayal ettiği ilk mucize de bir sabah uyandığında yanında yatanın 40 yıllık karısı değil karşı apartmandaki fıstık olması. Ne dilediğini iyi düşünmeli insan… Bir sabah yine her şeyin aynı olduğu bir güne, yine bir ihtimal mucizelere inanarak açar gözlerini. Ve meğer gün o günmüş sahiden. Gazeteyi bir eline alır ki tarihte görülen en büyük güneş tutulması o gün ve "özel ruhlar o gün her şeye hazır olsun" buyurmuş bilim insanları. Her şeye! Mesela ruhunun mahalledeki kafenin garsonundan sinir bozucu popüler şair Alper Canan'a etrafındaki bedenlere girip çıkarak gezmeye başlamasına. O gün "Güneşin Oğlu" olduğunu öğrenen Şemsi Bey için artık tek amaç kendisini göbeğinde bulduğu 'mucizeden' kurtulup o sıkıldığı 58 yıllık 'gerçek' hayatına dönmek.

İlk filmi "Polis"le seyirciyi kendine has absürt dünyasıyla tanıştıran Onur Ünlü'nün ikinci filmiydi, "Güneşin Oğlu". 2008'de gösterime girdi, yine ilk filmdeki gibi Haluk Bilginer ve Özgü Namal, yanı sıra Köksal Engür'den Hümeyra'ya bir dev kadro ve filmi 'fantastik bir mavra' olarak tanımlayan Onur Ünlü'nün o taze, farklı dünyası.

Benim için o dünya bir süredir eskisi kadar heyecanla beklediğim bir dünya olmaktan uzaklaştı ama "Güneşin Oğlu"nun yeri her zaman ayrı kaldı. O nedenle de "tiyatroya uyarlanıyormuş" haberine çok da sevinememiştim. Bazı şeyler de uyarlanmayıversindi. Fakat geçen hafta Zorlu PSM'de (Yürütücü Yapımcı: Yağmur Dolkun / Dolkun Production) perde açan oyun, o 'fantastik mavra'yı özgün ve kendi içinde gayet tutarlı bir tiyatro evrenine taşımış. Bunda oyunun yönetmenliğini Onur Ünlü ile birlikte üstlenen Nagihan Gürkan'ın da önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.