Geri tepen silahlar

Bir akşam etkinliği olarak kalkıp korku filmine gitmeyeli çok olmuş, bunun neden keyifli bir deneyim olduğunu salondaki çığlıklarla, sona doğru da sinir bozukluğu destekli kahkahalarla hatırladım, önce onu söylemeliyim. Film izlemek evimizde tek başımıza tercih ettiğimiz bir şey hâline geldi ama karanlık bir sinema salonunda, hep beraber daha keyifli. Salonlar can çekişirken bu hatırlatmayı yapmayı bir borç bilirim. Şimdi "Silahlar"…

Yazarı / yönetmeni Zach Cregger'ın 2022 yapımı filmi "Barbarian"ının yarattığı beklenti rüzgârıyla gelen "Silahlar / Weapons", bir korku filminden bekleyebileceğiniz her şeyi ve çok daha fazlasını bünyesinde barındıran, eski filmlere ve kötü komedilere teslim olmuş vizyonun kuraklığına can suyu olabilecek bir film.

Bir kere son derece iyi yazılmış bir senaryosu var. Olaylar bir Amerikan kasabasında bir gece aynı ilkokul sınıfından 17 çocuğun birden kaybolmasıyla başlıyor. Öğretmenleri Justine (Julia Garner) bir sabah okula geliyor ki 18 kişilik sınıfından tek bir çocuk kalmış; yüzünde yaşından çok büyük bir olgunluk ve hüzün taşıyan Alex. Geriye birkaç kamera kaydı kalmış; görünüşe göre çocukların hepsi gece saat 02.17'de yataklarından fırlayıp kurulmuş bebekler gibi kolları iki yana açık belirsiz bir hedefe doğdu koşmuşlar. Ya da belirli bir hedefe fırlatılmış füzeler; güdümlenmiş silahlar gibi.

Çocuk kayıpları bütün kasabayı derinden sarsarken çocukların ailelerinin öfkesi derhal yalnız yaşayan, yaşam tarzıyla kasabanın 'ahlak komitelerince' pek de tasvip edilmeyen genç bir kadın olarak diş geçirilmesi kolay bir hedef olan Justine'in üzerinde toplanıyor. Zaten içiyordu, zaten 'farklı'ydı, zaten bir tuhaftı, zaten, zaten… ve acımasız bir cadı avı başlıyor. Fakat işte asıl 'cadı' nerede acaba O kutsal ailelerin dokunulmaz evlerinden birinde yuvalanmış olabilir mi

Her detay seyir zevkinize balta vuracağı için konuya dair söyleyeceklerim bu kadar. Merak dozu yüksek tutulmuş film, içinde pek çok toplumsal mesaj da taşıyan gizem perdesini yavaş yavaş aralıyor, çemberi olayların içindeki altı kişinin bakış açılarından çok başarılı bir şekilde tamamlıyor. Öğrencileriyle sevgi dolu (müdür tarafından bir öğretmen için fazla sevgi dolu bulunan, ne yani anneleri mi sanıyor kendisini) bir ilişkisi olduğu için belanın üstüne üstüne giden Justine, onun eskiden bir ilişkisi ve hâlâzaafı olduğu anlaşılan polis memuru Paul (Alden Ehrenreich), Paul ile yolu lanetli bir şekilde kesişip duran bağımlı James (Austin Abrams), gizemi çözmeye azmetmiş öfkeli baba Archer (Josh Brolin), zavallı (izleyince göreceksiniz nasıl talihsiz olduğunu) müdür Marcus (Benedict Wong) ve tabii olayların odağında hayati bir rol oynayan becerikli çocuk Alex (Cary Christopher). Hiçbir parçada diğerinin tekrarı yok, her birinde diğerindeki boşluklar tamamlanıyor, gerçekten çok başarılı bir anlatım. Oyunculuklar çok iyi, o küçük kasabanın kendinden tekinsiz atmosferi şahane çizilmiş, görsel ve işitsel efektler insanı sık sık koltuğundan zıplatıyor. Bir de Amy Madigan'ın oynadığı şahane Gladys teyze var ki sahiden unutulmaz bir karakter, izlemeye doyamıyorsunuz.