"Bedduasız öfkesi, kadifemsi dikenli sesi"

"Nerede olursan ol yaşadığının farkında olup doğru şeyleri savunmak lazım. Sonsuza kadar böyle olması gerekiyor". Sahnede görüntü yok, tek bir fotoğraf yok, sadece karanlıkta bir ses. Ve anında tanıyorsun, Ahmet Kaya'nın sesi bu. Bir ses bu kadar çok insana aynı anda dokunup bu kadar çok şey hissettirebilir mi Ve üstelik artık 25 senedir cismen burada değilse, 'yeni' bir şey söylemiyorsa.

Eğer hiç eskimeyecek şeyler söylediyse, dediği gibi "doğru şeyleri savunduysa" ve bunları yalansız, riyasız, dolambaçsız, altında bir planı olmadan, kendisi o olduğu için söylediyse oluyor. Ve bu dünyadan ayrılalı çeyrek asır olmuşken koca bir salon dolusu insan onun şarkılarını hep bir ağızdan söylüyor gene.

Ahmet Kaya, 16 Kasım 2000'de yüreklerde koca bir boşluk ve hiç geçmeyecek bir 'keşke' bırakarak gitti bu dünyadan. Ankara, İzmir, Diyarbakır ve Antep'ten sonra İstanbul'da Zorlu PSM'de gerçekleşen 'Ahmet Kaya ile Kardeş Türküler' konseri, hem bu 25 yıllık hasreti dile getirmeyi hem de onun, yaşasaydı dolduracağı 40. sanat yılını kutlamayı amaçlıyordu. Bütün 'kıyameti' ateşleyen onun 1999'da söylediği "Önümüzdeki kasette Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir şarkı söyleyeceğim" cümlesi olmuştu, 6 Aralık gecesi Kardeş Türküler onun şarkılarını Türkçe, Kürtçe, Arapça, Ermenice sözlerle söyledi. O kadar insan da eşlik etti büyük bir coşkuyla.

Son derece sade bir sahne, etkileyici bir ışık. Kardeş Türküler'in müzisyenleri yine beyazlar içinde. Hiçbir fotoğraf yok, görüntü yok. Önce tuhaf geldi Ahmet Kaya'nın yüzünü görmemek ama sonra yokluğunu vurgulamak için diye düşündüm ya da tam tersi o an orada var olduğunu hissettirmek için. Sesi vardı çünkü. Zaman zaman sanki kaynağı belirsiz bir yerden aramıza katılıveriyordu. "Ceketimi yağmurlara astığım günden beri / Tehlikeli şiir okur, dünyaya sataşırım" diyordu bir anda, "Korkarım güzelim korkarım" diye devam ediyordu bütün salon. Ya da "O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız"ı söylüyordu bizimle birlikte.

Ahmet Kaya'nın topu topu 15 yıla sığdırdığı öyle inanılmaz bir üretimi var ki bu külliyattan iki saatlik bir seçme yapmak ve bununla herkesi memnun etmek imkânsız. Buna rağmen Kardeş Türküler konseri dört başı mamur bir Ahmet Kaya hikâyesi anlatacak şekilde kurgulanmıştı. Vedat Yıldırım "Ahmet Kaya'nın hikâyesi; bedduasız öfkesi, kadifemsi biraz da dikenli sesi" diye onun kadar sade ve dolaysız tanımladı bu 'hikâyeyi. Bazı temalar vardı; 'aşk şarkıları' gibi, 'özgürlük şarkıları', 'kadın şarkıları' gibi, bunları Kardeş Türküler şarkılarıyla eleştirerek söylediler. Tabii ki "Giderim" gibi, "Mahur Beste" gibi, "Korkarım", "Adı Bahtiyar" ya da finaldeki "Kum Gibi" gibi klasikler vardı. Topluluğun ve memleketi doğudan batıya kucaklayan Ahmet Kaya'nın ruhuna uygun şekilde farklı yörelerden türküler vardı; Ege türküsü "Mican" gibi. Sürgünde kaydettiği o son 'önümüzdeki kasette' söylediği "Karwan" vardı sonra. Müthiş bir coşku, katıksız bir özlem ve "ayrışmaya inat birlikte olmaya dair" umut vardı.