Başkalarının acısı

Daha ilkokuldaydım, bir arkadaşımın babası ölmüştü, çevremde tanık olduğum ilk anne baba ölümü olmalı. Bir zaman sonra kızın sokağa çıkarken makyaj yapmış olmasının eleştiri konusu olduğunu hatırlıyorum. Daha sosyal medya yok ama komşu teyze heyeti var, neyin nasıl yaşanması gerektiğine karar veren. "Aaa süslenmiş püslenmiş çıkmış, daha şurada kaç ay oldu babasını kaybedeli…" Benim de konuya dair ilk kodlarım böyle oluşmaya başladı. Bir kayıp yaşadıysan, bir acın varsa, senden beklenen belli bir davranış kalıbı var. Onun dışına çıkarsan belli ki üzülmemişsin. Acı senin acın ama onlar daha iyi bilir bununla nasıl başa çıkman gerektiğini.

Aslında beklenen 'başa çıkman' da değil çıkmaman bu durumda. Sürekli aynı kahır noktasında çakılıp kalman, bir an için bile kendini iyi hissetmemen, nefes alıp vermen ama yaşamaman. Yaşadığımız sosyal medya çağında komşu teyzelerin hiç değilse arkanızdan konuştuğu her şey en acımasız ve hadsiz şekliyle suratınıza söyleniyor. Tabii ki gerçek hayatta karşılaşsanız hiçbirini söyleyemeyecek olan insanlar ya da 'anonim' hesaplar tarafından. Sanmıyorum ben Yasemin Minguzzi gibi bu hayatta bir insanın yaşayabileceği en büyük acıyı; evlat kaybını göğüslemeye ve bir de onun için adalet sağlamaya çalışan bir annenin yüzüne "Maaşallah konsere gidip eğlenmeyi de ihmal etmiyorsun" diyebilecek birinin olduğunu. Ama yazabilen o kadar çok ki.

Yasemin Minguzzi geçenlerde Ece Seçkin'in konserine gitmiş. Seçkin, Mattia Ahmet Minguzzi'nin sevdiği bir şarkıyı söylerken annesini sahneye davet etmiş, iki kadın kucaklaşmışlar, şarkıyı beraber söylemişler. Normalde bu dinmeyecek acısıyla ayakta kalmaya çalışan bir anne için mutlu olmamızı gerektirecek bir sahne olmalıydı. Evlat acısı görmüş bir kadını "Siz benim kaç kere acile kaldırıldığımı biliyor musunuz Günde kaç saat odaya kapanıp ağladığımı, günlerce kimseyle görüşmediğimi, kaç mg antidepresan kullandığımı biliyor musunuz Canım oğlumun sevdiği şarkıda duygu taşması yaşadım. Ben yanıyorum. Allah bu yaşadığım acıyla sizi sınamasın inşallah" gibi bir açıklama yapmak zorunda bırakmak nasıl bir şey, gerçekten akıl – vicdan almıyor.

Başkasını acısını onu kadar hissedin diyen yok, zaten mümkün değil. Empati, iyi olurdu ama onu da kimseye zorla yaptıramazsın. Fakat bu kendisine ait olmayan acının üzerinde hoyratça tepinebilme durumu insanı gerçekten ürkütüyor.

İki kadından insan olmaya dair

Gene de biz haftaya içimizi karartarak başlamayalım, yüzümüzü güneşe dönelim, biraz sanata, biraz insana inanca tutunalım ve bir şarkı dinleyelim. Güler Özince, benim son dönemde en sevdiğim şarkı yazarlarından biri. Şaşırıyorum, epeyce insanın hala bir tek "Merkür Retrosu" ile hatırlamasına ama böyle hassas bir kalple yazıldığı hemen hissedilen şarkıların bu hoyrat iklimde genele yayılmaması şaşırtıcı da değil herhalde bir yandan.