Tutuklayın da aklı başına gelsin!!

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın birdenbire tutuklanmasını anlayabildiniz mi ("birdenbire" deyişime dikkatinizi çekerim.) Üstelik, beklenmeyen, akılda olmayan, sözü edilmeyen yerden tutuklandı. Herkes Antalya'da mitingde yaptığı konuşma yüzünden gözaltına alındığını biliyordu. Soruşturmayı açan savcısavcılar da muhakkak ki öyle biliyorlardı.

"Yukarı"sı herhâlde şöyle bir haber göndermiştir:

"Arkadaşlar durun... Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklanırsa, gürültüsü fazla olur. Onu geçin. Tutuklamayın ama, imzada kalsın yalnız. İmzada kalırsa, ağzını bozmaz, kendisini dengeler, üzerimize gelemez. Bir adım sonrasını tutuklama olacağını bilir. Başka bir şey bulalım. Bu Ümit, bizim baş tacı ettiğimiz göçmenlere veryansın etmiyor mu 'Gitsin memleketlerine!' demiyor mu Halkı Göçmenlere karşı kışkırtmıyor mu Hemen şimdi, vakit kaybetmeden 'gereğini' yapalım! Biliyoruz arkadaşlar siz de hazırlıksızsınız, akla gelmeyen bir taraftan dört duvar arasına atın, diyoruz. Biliyoruz ki, sizler bize ölümüne bağlısınız. Olmayanı oldurursunuz. Toplayın internette ne kadar tiviti, X'i neyse artık, bunları delil olarak dosyaya koyalım ve hazır emniyetteyken, Çağlayan Adliye'sine gönderelim. Orada hükmü verecek arkadaşları hazır. Netice ne olur, diye kaygılanmayın. Ne demek istediğimizi anladınız. Ümit fazla oldu. Onu hizalarsak, peşine takılanlar da bir dururlar bir düşünürler, bir dururlar bir düşünürler..."

Ümit Özdağ'ın tutuklanmasının bir başka izahı varsa, buyurun. Sütunum açık.

Ümit Özdağ göçmenler için şunu dedi, bunu dedi...

Der elbette. O bir parti başkanı. Bir politikacı, bir ilim adamı olarak fayda ve zararı çok yönlü, ölçmek, anlamak mecburiyetindedir.

Onun göçmenler hakkında söyledikleri birçok sözüne katılmam.

Göçmenler hakkında bir yığın sözü oldu. Şimdi hapse atmak akıllarına geldi.

Ümit Özdağ'ın her sözüne karşı göçmenleri müdafaa edenlerin de sözleri olacaktır. Bu söz herhâlde bir parti başkanını dört duvar arasına sokarak "ders" vermek değildir.

Ümit Özdağ'ın, 19 Ocak'ta Antalya'da yaptığı konuşma, Recep Tayyip Erdoğan'ın Mersin'de yaptığı konuşmaya bir cevaptı.

Recep T. Erdoğan, "Tek parti faşizmi milletin inancına, tarihine, kültürüne yönelik tahrip edici ve baskıcı politikalarının, ağır bedelleri ödenmiştir." demişti.

Reis Bey, ara ara benzer sözleri söyler. O dönemi bir türlü, beyin heybesinden atamamıştır.

Hâlbuki "tek parti" ile Cumhuriyeti kuranlar, üzerinde yaşadığımız toprakları da kurtaranlardır.

Her şeyi dönemin şartları içinde düşünmeliyiz. O dönemin şartlarını bugüne taşırsak yanılırız.

Unutulmasın ki, dünya peş peşe iki büyük savaştan çıktı. 1914-1918 ve 1939-1945 Birinci ve İkinci Dünya savaşları medenî dünyaya yıkım getirmiş, Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ni sonlandırmış, Türkiye'yi bir avuç toprak içinde bırakmıştı. Bu toprağı kurtarabilmek için de iç ve dış düşmanla Türkiye'nin bütün sathında savaşmak mecburiyetinde kalındı. İkinci Dünya Savaşı'nın kaygıları da mevut hükûmeti aklı zorlayan tedbirler almaya sevk etti.

Dönemin şartları içinde, dört dörtlük bir demokrasi beklenebilir mi İmparatorluklar diktatörlüktür. Bir diktatörlükten bir seçimli cumhuriyet çıkarmak kolay mı Elbette sancıları olacak, elbette bedeller ödenecektir. Bırakın, dönemi siyasî malzeme yapmayı. Önce nereye geldiğimize bakın.

Recep T. Erdoğan'ın 18 Ocak'ta Ak Parti'nin Mersin 8. Olağan İl Kongresi'nde Cumhuriyet'in ilk yıllarına "saldırısı"na Ümit Özdağ, Antalya'dan cevap verdi. Hakkından dava da bu cevaptan açıldı.

Ümit Özdağ