Ne darbe ne muhtıra... Halkın iradesi esas!

Bu köşede 16 Mayıs 2003 tarihinde çıkan "ISS'ın darbe mantığı yeni değil" başlığı altında yazımızın girişinde "İngiliz fikir üretme kuruluşu IISS, yıllık araştırma raporunda Türkiye'ye geniş bir yer ayırarak AKP iktidarı dikkat etmezse ihtilâl olacağını yazmış. AKP'nin alacağı radikal kararlar askerleri harekete geçirebilirmiş. Bu ilk defa söylenmemiştir. Biz, AKP iktidarının asla kabul görmeyeceğini çok önce yazmıştık. Hatta başlığımızı da "AB gözden çıkarılmışsa AKP iktidarı sürmez" mealinde atmıştık. Türkiye iç dinamiklerini biraz tahlil edebilen insan, bir kesimin asla AKP iktidarına tahammül gösteremeyeceğini bilir. Bunun belirtileri de değişik zamanlarda, değişik görüntülerle ortaya çıkmıştır." diyoruz. Sonra bir kitabımıza girecek bu yazımızın altına 27 Nisan 2017 gününün e-muhtırası üzerine değerlendirmemizi veriyoruz.

Önceki gün 27 Nisan 2017 Muhtırası'nın 18. yıldönümüydü.

Anadolu Ajansı "Türk demokrasi tarihinin kara lekesi '27 Nisan'ın üzerinden 18 yıl geçti" başlığını atmış.

Spotta da "Cumhurbaşkanı seçimi bahane edilerek, 27 Nisan 2007'de Genelkurmay Başkanlığının internet sitesine konulan ve Türk demokrasisinin 'kara lekesi' olarak anılan 'e-muhtıra'nın üzerinden 18 yıl geçti." cümlesini kurmuş.

Şunu baştan söyleyeyim... Ak Parti bu muhtırayı püskürtmüştür. İlk defa darbeleri, muhtıraları püskürten iktidar Ak Parti iktidarıdır.

Püskürtmede halk desteği esastır. 27 Nisan 2017 Muhtırası'nda da 15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü'nde de halk iktidara büyük destek vermiştir.

Önce şunu bilmeliyiz. Bu destek bir partiye destek olarak görülse de insanlarımızın darbelere, muhtıralara karşı hassasiyetini de bilmeliyiz. Çünkü halk izanı geçmişte muhtıraların, darbelerin bizde nasıl oyuklar açtığının farkında.

Ta o zaman Ak Parti'nin muhtırayı püskürtülmesinde Dr. Devlet Bahçeli'nin dolaydan desteği vardır. Nedir o destek Ona geleceğiz.

"Darbe Meselesi..." başlığı altında düştüğümüz yayınlanmamış notumuzdan aktarıyoruz:

Aynen dediğimiz gibi darbe heveslilerinin varlığı ortaya çıktı... Hatta eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, muhtıra vermediğini söylese de 27 Nisan 2007'de Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan zehir zemberek yazı bir muhtıradır. Cumhurbaşkanlığına AKP'nin iki numaralı ismi Abdullah Gül adaydı. A. Gül'ü seçtirmek istemeyen çevreler, eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun 'Mecliste cumhurbaşkanı seçilmesi için toplantı yeter sayısı olan 367 gerekir, salt çoğunluk yetmez.' sözüne sarıldılar. Mecliste 27 Nisan 2007'de A. Gül'e oy verenlerin sayısı 361'de kaldı ve CHP, meseleyi Anayasa Mahkemesine taşıdı. (Bilindiği gibi, sonra Anayasa Mahkemesi, bütün hukukî mülahazaları bir tarafa iterek siyasî tavır almış, "367 milletvekili Meclis'te olmalıdır." kararını vermişti.)

MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli'nin desteği burada devreye giriyor. AA'nın haberi:

"'MHP oylamalara katılacağını açıkladı' haberi "TBMM'de tekrarlanacak Cumhurbaşkanı seçimlerinde bu kez MHP'nin oylamalara katılacağını belirtmesi, yeni bir 367 krizinin önüne geçti. Yeniden AK Parti'nin adayı olan Abdullah Gül, 20 Ağustos'ta yapılan cumhurbaşkanı seçiminin birinci turunda 341 oy aldı. Gül, 24 Ağustos'taki ikinci turunda ise 337 oyda kaldı.

Anayasaya göre ilk iki turda üçte iki çoğunluk olan 367 sayısına ulaşılamadığı için 276 oyun aranacağı üçüncü tura gidildi. Abdullah Gül, 28 Ağustos'ta yapılan üçüncü turda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı seçildi."

Abdullah Gül, MHP'nin desteğiyle cumhurbaşkanlığı makamına oturuyor. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın da cumhurbaşkanlığına giden yolun taşları döşeniyor.

Org. Yaşar Büyükanıt'ın muhtırası uzun. Buna girmeyeceğim. Ancak şunu söylemeliyim. Org. Yaşar Büyükanıt'ın özellikle üzerinde durduğu "irtica" satırlarını okuyun ve sonra bugüne gelin. Örtüşen, örtüşmeyen noktaları ayırt edebilecek misiniz, bir düşünün. Bu kadarını söyleyeyim.

Kitaba girecek o yazımda muhtırayı da verdikten sonra şöyle devam ediyorum:

Org. Yaşar Büyükanıt, daha sonra sözlerini tevil etmek istemiş ama mızrak çuvala sığmamıştır. "23 Nisan karşısında kutlu doğum haftasını çıkardılar ve öne geçirdiler." diyor. Bunu tartışmak zaten ordunun üzerine vazife değil. Sözü olan Millî Güvenlik Kurulunda herkesin içinde konuşur. Bu, AKP'nin önünü kesmek için bir tertiptir. Zaten AKP'liler de meseleyi böyle anladıklarından bu defa başkaları gibi geri adım atmamışlar, ertesi günü daha sert bir tonda cevap vermişlerdir. 28 Nisan 2007'de