Madımak anıldı ya Başbağlar

Önceki gün, Madımak Oteli faciası anıldı. Çok acı veren hâdise.

Madımak Oteli'nin yakılmasından üç gün sonra PKK militanları Erzincan-Kemaliye-Başbağlar'ı bastı, katliam yaptı. Kaç yazımızda iki facianın da sebepleri ve sonuçları üzerinde durduk. Geçen yıl iki facianın 30. yıldönümünde 3 ve 4 Temmuz 2023 günleri bu köşede peş peşe iki yazı yazdık.

Bu yazılarımı solkomünistler deyince içi içine sığmayan Özgür Özel özellikle okumalı... Hakkında her yazdığımda, itirazınız varsa buyurun, diyorum. İtiraz yok. Sessizlik de kabuldür. Bütün yazdığımız tasdik ediliyor, demektir.

Önceki gün, Madımak Oteli faciasında hayatlarını yitirenleri anmak için belli gruplar Sivas'ta toplandılar. Başı CHP Genel Başkanı Özgür Özel çekiyordu. CHP'nin dışında üç parti başkanı daha Sivas'taydı. Önceki akşam Özgür Özel'e özel itina gösteren yaygın bir kanalda, akşam, Madımak Oteli faciasına dair haberde CHP ve Özgür Özel adı yer alırken, diğer parti ve parti başkanları adları verilmedi. Başka parti başkanları da anmaya katıldılar mealinde söz edildi. Çünkü o partiler belli. Solun da solunda partiler ve PKK uzantıları. Ö. Özel'le yan yana gösterilmek istenmediği belliydi.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'le Sivas'ta "aynı yolda" yan yana yürüyenleri biz verelim, haber eksik kalmasın!

Bunlar; DEM Parti'nin er eş başı Tuncer Bakırhan, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar idi. DEM'le DBP aynı. TİP Başkanı Erkan Baş daha önce Türkiye Komünist Partisi'nin genel başkanıydı. PKKHDP'den milletvekili seçildi, sonra TİP'i kurdu.

Niye başka partiler o yürüyüşte yoktular Bu anmalarda niyet başka. Maksat ideolojik destek.

CHP yönetiminin yanılgısı mı desem, yanlışı mı desem, asıl niyeti mi desem bilemeyeceğim, yolu yol değil.

PKK, Başbağlar'a intikam için girdi. Aynı sayıda insanı katletti. Köyü yaktı. 6 Temmuz'da, CHP ve diğer partiler Başbağlar'ı hatırlayacaklar mı Hatırlarlarsa nasıl hatırlayacaklar

Herkes yerini bilmelidir. İçi dışı bir olmalıdır. İdeolojisini neyse bütün açıklığıyla ortaya koymalıdır. Bir öyle bir böyle görünürseniz, asıl niyetinizi gizlerseniz, çökmeye, erimeye, yok olmaya mahkûmsunuz.

Madımak ve Başbağlar facialarının 30. yıldönümünde çıkan iki yazımda dönemin gelişmelerini ayrıntılı verdim.

MADIMAK OTELİ FACİASI... İDEOLOJİK SAPLANTILAR

"Madımak, Başbağlar... Ateşi harlamayalım!" başlıklı yazımın yayın tarihi 6 Temmuz 2018. Yazıya "Sivas Madımak, ardından Başbağlar... Madımak'ta dumandan zehirlenerek ve kurşunla 334, Başbağlar'da 33 katl; Sivas olaylarından dolayı müebbet alanlar 33." cümleleriyle giriyorum.

Madımak Oteli katliamıyla Başbağlar köyü katliamı basın yayın organlarında kaçta kaç oranında yer almıştır Araştırılsa ne çıkar karşımıza

Madımak Oteli faciası 100 kere gündeme getirilmişse, Başbağlar köyü katliamından belki 2 kere söz edilmiştir.

Madımak Oteli faciası bir kitle hareketinin neticesidir; şuursuzdur.

Sivas olaylarından üç gün sonra 5 Temmuz 1993'te PKK militanlarının Başbağlar Köyü katliamı ise şuurludur. Köy bile bile basılmıştır. Akşam namazı için camiye gelen insanlar dışarı çıkarılmışlar, 29'u kurşuna dizilmiş, sonra bütün köy yakılmış, biri kadın dört kişi yanarak can vermiştir.

CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Madımak Oteli'nin "Madımak 2 Temmuz utanç müzesi" yapılması için TBMM'ye kanun teklifi vermiş.

Bu gibi davranışlarla acıyı paylaşmak, bir daha böyle hâdiseler olmaması için tedbir almak gibi bir maksat güdüldüğünü düşünmüyorum. Belli kesim faciayı, ideoloji motivasyonu olarak kullanıyor. Yaptıkları yangında dumandan boğularak hayatlarını yitirenlerin hatıralarını tazim değil; açık yazıyorum, tacizdir.

CHP Milletvekili Gamze Taşcıer gibi otelin "utanç müzesi" yapılmasını isteyenler içinde PKK'ya yakın İHD ve Yeşil Sol Parti'den TBMM'ye geren HDPPKK'lı bir hanım milletvekilinin olması manidar değil mi

Madımak Oteli, 2011'de "Bilim ve Kültür Merkezi" yapıldı hâlbuki...

2 Temmuz 1993 Madımak Oteli vahşeti dün gibi... Hepimizin yüreği yanıyor.

Protesto için toplanan kitle şuursuzdur. Ne yapsanız, kitlenin önüne geçemiyorsunuz.

Gustave Le Bon'un (1841-1931) "Kitleler Psikolojisi" (1895) kitabını bilirsiniz...

"Kitlelerin Kışkırtılma Yeteneği, Hareketliliği ve Kızgınlığı" başlığı altında şu satırlar bize bir fikir verecektir:

"Esas karakterlerinden bahsederken söylediğimiz gibi; kitleler hemen hemen tamamen bilinçaltı tarafından yönetilir. Fiilleri beyinden ziyade omuriliğin (murdarilik) kontrolü altındadır. İcraları bakımından fiilleri tam olabilir, fakat bunları beyin idare etmediğinden, birey kışkırtmaların durumuna göre hareket eder. Dışardan gelen bütün etkilerin oyuncağı haline gelen kitle, bu etkilerin ardı arası kesilmeyen değişmelerine maruz kalır. Kendi başına bulunan birey dahi, kitle halinde bulunan bireyin tabi olduğu tahriklere maruz kalabilir, fakat aklı, bu tahriklere boyun eğmenin sakıncalarını kendine gösterdiğinden bunlara baş eğmez. Fizyolojik tabirle, bu durumu yalnız bulunan birey, tepkilerine hâkim olmak yeteneğine sahip olduğu halde, kitle bu yetenekten mahrumdur, diyerek tanımlayabiliriz." (Hayat Yayınları, 1997, s. 32)

İdeolojik saplantı, gerçekleri görmeyi köreltir.

Le Bon, dinî duyguları genelleştirerek insanın şartsız itaatinden bahseder:

"... dinî duygu pek sâde özellikleri taşır. Üstün sanılan bir kimseye fazla sevgi, onda bulunduğu kabul edilen kuvvetten korkmak, emirlerine körü körüne uymak, inançlarını tartışmak imkânsızlığı ve onları etrafa yaymak isteği, bu inançları kabul etmeyenleri düşman görmek gibi..

Böyle bir duygu ister gözle görülemeyen bir Allah'a, ister taştan yapılma bir puta, bir kahraman yahut bir siyasî düşünceye bağlı olsun, aslında hep dinî sayılır. Onda aynı zamanda tabiatüstü ve olağanüstülük özellikleri de vardır. Kitleler bir siyasî kurala veya onları geçici bir zaman için tutucu yapan başarılı bir lidere sırlı bir güç yöneltirler.

İnsan, yalnız bir ilaha inandığından dolayı dindar değildir, ruhunun bütün güçlerini, iradesinin bütün itaatlerini, tutuculuğunun ateşlerini, bir davanın yahut duygu ve fiillerine rehber olmuş bir kimsenin hizmetine vakfettiği vakit, dindardır." (s. 66)

Bu tarifler size bugünkü "tek adam" rejiminin hâkimini anlatmadığını söyleyebilir miyiz!

Le Bon, "Kitlelerin Telkine Kapılma Yeteneği ve Çabuk İnanırlığı" başlığı altında, Madımak faciasının ipuçlarını verir:

"Ne kadar yansız olduğu sanılırsa sanılsın, kitleler çoğu zaman telkine hazır bir dikkat ve bekleme durumu içerisinde bulunurlar. İlk yapılan telkin derhal sirayet yoluyla bütün zihinlere kendisini kabul ettirir ve hemen yönünü belirler.

Telkin olunan kimselerde, sabit fikir fiil hâline gelmeğe hazırdır. Ateşe verilecek bir saray veyahut yapılacak bir bağlılık gösterisi mi var, kitle aynı kolaylıkla bunları yapmaya atılır. Her şey kışkırtıcı unsurun uygulamasına bağlıdır ve tek bir adamla olduğu gibi, telkin olunan fiil ile bu hareketin icrasına engel olabilecek akıl ve muhakeme nispetlerine bağlı kalmaz.

Bunun gibi, kitleler daima bilinçaltısının üzerinde dolaşarak bütün telkinlere maruz bulunurlar. Akli etkilerin yardımından mahrum bulunan kitleler, fazla bir safdillik ve her şeye kolay inanırlık gösterir. Onlar için olmayacak hiçbir şey yoktur.

Bunun gibi, kitleler daima bilinçaltı sının üzerinde dolaşarak bütün telkinlere maruz bulunurlar. Akli etkilerin yardımından mahrum bulunan kitleler, fazla bir safdillik ve her şeye kolay inanırlık gösterir. Onlar için olmayacak hiçbir şey yoktur."

Kitle psikolojisini tahlil etmeden, saldırıyla "şeriat" arasında bağ kurmak, "Alevî düşmanlığı" güdüldüğünü iddia etmek kasıtlıdır. Bu sonuçlara varanlar kendi kör ideolojilerinin köleleridir. (3 Temmuz 2023)

MADIMAK-BAŞBAĞLAR... İKİ KATLİAM... BİRİ VAR BİRİ YOK!

Sola açılan yelpazede kim varsa, 2 Temmuz 1993 Madımak Oteli faciasını anarken aynı cümleleri kurar, "linç"ten bahseder, ilk Türkiye Komünist Partisi'nin kurucusu Mustafa Suphi ve yoldaşlarının 28 Ocak 1921'de Karadeniz'de sandalda öldürülüp denize gömülmelerini başlangıç sayar, mutlaka Alevî-Sünnî ayırımına girer, etnikçiliği öne çıkarır...

Madımak Oteli faciasından üç gün sonra 5 Temmuz 1993'te, Erzincan-Kemaliye'ye bağlı Başbağlar köyünde PKK'lı militanların baskınıyla, 33 insanımız katledildi, köy yakıldı. Üstelik bu katl, Madımak'ın intikamı gösterildi. Sol cenahta bir anma göremezsiniz. Görseniz bile dudak ucuyla... Neden Çünkü PKK sol içinde, Marxist bir militanların grubu. Üstelik, Başbağlar katliamını iktidardakilerin pek muhterem gösterdikleri PKK'nın başı Abdullah Öcalan da örgütünün köyü basıp insanları öldürdüğünü kabul etti. Suçu "Dr. Baran" dedikleri, örgütün "Dersim" sorumlusunun üstüne yıktı. (O sözlerini İmralı duruşmalarında kulaklarımla duydum, ey sol cenah! İsveç Başbakanı Olof Palme'nin 1986'da öldürülmesini de kendisine rakip gördüğü, baş düşmanı eski karısı Kesire Yıldırım'ın ve akrabalarının içinde olduğu PKK-Vejin'e yüklemişti.)

Madımak Oteli'nde veya Başbağlar'da... katledilenler, bizim insanlarımız. Ama ilki, dün bahsettim, kitlenin önlenemeyen şuursuz, diğeri ülkeye kastı olanların şuurlu hareketiyle işlenen cinayetlerdir.

İki toplu cinayette birini var sayıp diğerini yok sayamayız.

Ya kışkırtıcılara ne diyeceğiz Sivas'ta 10 binlerin Pir Sultan Abdal şenlikleri için toplananları tel'in etmesinin bir dayanağı yok mu İşte o dayanağa geleceğim.

Prof. Dr. Baran Dural, o dönemde gazeteci kimliğiyle hâdiseleri yakından takip etti. Akademik hayata geçince çalışmalarında değerlendirdi. "Milliyetçiliğin Yakın Tarihi" (Cumartezleri Yayınları, 2014, 662 s.) kitabında şahitlere dayanarak Sivas Olayları'ını ele aldı.

Madımak Oteli yakıldığında, otelin hemen yanında olan Muhsin Yazıcıoğlu'nun başında olduğu Büyük Birlik Partisi'nin Sivas il başkanlığına geçişler kolaydı. İçlerinde eski CHP milletvekili Arif Sağ'ın da olduğu oteldeki 35 kişi, böyle kurtarılmıştı. Zamanında merhum Muhsin Yazıcıoğlu'yla konuşmuş, gelişmelerin detaylarını almış ve yazmıştım. ("Alevî derneklerinin yapışkanları!", 31 Mart 2021)