Bir Yahudi'nin kaleminden Türkiye!

Rıfat N. Bali zamanımızda Türkçeyi en iyi kullanan üç-beş yazarımızdan biri.

O bir Yahudi ve bizim insanımız.

Türkiye'nin Yahudilerini onun kaleminden tanıyoruz. Yahudilerin var oluş, kalış ve yaşayışlarını yazan da o, Türkçülerin 1944'te Sansaryan Han'da gördükleri işkenceleri yazan da o, Türkleştirme serüvenlerini yazan da o... Özellikle yakın tarihimizi onun kaleminden okumak bizi uyandırıyor, geçmişle zaman arasında gezdiriyor.

Rıfat N. Bali'nın yayınlarını sıralarsak, Türk fikir hayatında yerini de belirlemiş oluruz:

Bir Türkleştirme Serüveni 1923-1945-Cumhuriyet yıllarında Türkiye'nin Yahudileri, Amerika'daki İlk Türk Göçmenler Hayat Hikayeleri, Satvet Lütfi Tozan: Yeni Belgeler, Devlet'in Yahudileri Ve "Öteki" Yahudi, Kara Sakallı, Kızıl Ruhlu Bir Gazeteci: Arslan Humbaracı, The Anti-Greek Riots of September 6-7, 1955 6-7 Eylül Anti-Grek Ayaklanmaları, Yirmi Kur'a Nafia Askerleri, Jak Barbut - İstanbul Merkez Hapishanesi Başhekimi, Türkiye'de Fransızca Basın - Fransız ve İngiliz Arşiv Belgeleri Eşliğinde, Gilberto Primi - Bir Levanten Gazetecinin Hayat Hikayesi ve Türkçe Yazıları, Mazide Kalmış Sahaflar, Koleksiyonerler (S)Atılmış Arşivler Evrak-ı Metrukeler, Zenginin Malı Züğürdün Çenesini Yorar, Mazide Kalan Yayınevleri - Mülakatlar, Türkiye'de Kitap Koleksiyonerleri ve Sahaflar 2, Betar Türkiye: Bir Siyonist Gençlik Hareketinin Hikayesi (1933-1971), Toplu Makaleler 5 - Sosyal Kültürel Siyasi Yönleriyle Türk Yahudileri, Le Journal d'Orient Gazetesi ve İstanbullu Azınlıkların ve Levantenlerin Cemiyet Hayatı (1950-1971), Mazide Kalmış Bir Yaşam Tarzı: "Yahudi Mahalleleri", Safehaven-İkinci Dünya Savaşı Sonrasında Türkiye'deki Nazi Varlıkları Meselesi", Jewish Journalism and Press In the Ottoman Empire and Turkey Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye'de Yahudi Gazeteciliği, Meçhul Yahudiler Ansiklopedisi, Türkiye'de Holokost Tüketimi (1989-2017), Costa Gaziadi et Les Memoires de 50 Ans d'un Journaliste d'Istanbul (1905-1955) Costa Gaziadi ve Bir İstanbul Gazetecisinin 50 Yıllık Anıları (1905-1955), Musa'nın Evlatları Cumhuriyet'in Yurttaşları, Tarz-ı Hayat'tan Life Style'a Yeni Seçkinler, Yeni Mekanlar, Yeni Yaşamlar, Sami Günzberg Sarayın ve Cumhuriyetin Dişçibaşısı, Devlet'in Örnek Yurttaşları (1950-2003) Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri, Aliya: Bir Toplu Göçün Öyküsü (1946-1949), Maziyi Eşelerken, Anadolu'dan Yeni Dünya'ya Amerika'ya İlk Göç Eden Türklerin Yaşam Öyküleri, Avram Benaroya-Unutulmuş Bir Yahudi Gazeteci-Hayatı ve Anıları, Türkiye'de Antikacılar, Koleksiyonerler ve Müzayedeler (1929-1980) Haberler-Yazılar, 1934 Trakya Olayları, Tabutluklar, Sansaryan Han ve İki Emniyet Müdürü-Türkçülere Yapılan İşkence.

Rıfat N. Bali gibi verimli kaç yazarımız var

Son kitabı "Bilanço Zamanı: Bâkî Kalan Bu Kubbede Bir Boş Sadâ İmiş (1992-2023)" (Libra Yayınları, 444 s.)

Rıfat N. Bali, kitabı niçin ve nasıl yazdığını "Önsöz"de anlatıyor:

"Bu kitap, karma bir metin. Bir yandan araştırma hayatım boyunca değişik çevrelerde karşı karşıya kaldığım ve 1996 yılından bu yana tuttuğum günlüğümde not ettiğim tepkileri anlatmakta. Diğer yandan uzun yıllardan beri gözlemlediğim ve tarihini yazmış olduğum Türkiye Yahudi toplumunun son 30 yıldaki halet-i ruhiyesini yansıtmaya çalışmakta.

Yirmi beş yıllık araştırma hayatımda sadece bir kısmını anlattığım yaşadıklarımın bende bıraktığı tortuyu yansıtmak için Divan edebiyatı şairi Baki'nin Dîvân'ındaki 'Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş' mısraının bir harfini değiştirerek kitabın başlığı olarak seçtim zira hislerimi iyi yansıtıyor.

Metinde çokça geçen 'Türk' terimini ne anlamda kullandığım hakkında izahat vermem gerekli. Kitapta uzun uzun "Türk" teriminin "Müslüman" terimi ile eşanlam taşıdığını, yurttaşlık anlamında kullanımının yerleşmediğini ve yaygınlaşmadığını yazmakta, bunu eleştirmekte, bu durumdan kendi payıma düşeni de aldığımı ve 'Türk' olarak kabul görülmediğimi belirtmekteyim. Hâl böyle iken olayları ve kişileri anlatırken onları sık sık etnik kimlikleri (Yahudi, Rum, Ermeni) ile tanımladığımın ve 'Türk' terimini bir etnik kimlik gibi kullandığımın da farkındayım. Bir yandan 'Türk' olarak kabul edilmemekten şikâyet ederken diğer taraftan aynı terimi etnik kimlik anlamında kullanmamın bir çelişki olduğunun elbette farkındayım. Ancak kitabın ana omurgasını teşkil eden Müslüman-gayrimüslim ilişkilerini anlatırken bu çelişkili durum kaçınılmaz ve çaresi olmayan bir durum. Benim için 'Türk', yurttaşlığı tarif eden bir terim olmasına rağmen metinde bunu sık sık 'etnik kimlik' anlamında kullanmak zorunda kaldım zira başka türlü yapmam mümkün değildi.