Divan Edebiyatını ne kadar biliyoruz Divan Edebiyatını derinliğine okumak, anlamak gerçekten güçtür. Zaman değişmiş, dil değişmiş, fikir kapıları yeni alanlara açılmıştır.
Divan Edebiyatı "mana" üzerine inşa edilmiştir, diyebiliriz. Yüzyıllar içinde yüksek tabakada yazıla ve okuna gelen Divan Edebiyatını kavramak zihnî temrin, araştırma, yoklama, anlama, ipuçları yakalama diyebiliriz.
Muhakeme yürütebilmek için zihin derinliği gereklidir ve zihni derinlik için Divan Edebiyatı okumaları da bir yoldur.
Divan Edebiyatının "mana" üzerine inşa edildiğinin altını çizdik. Ünlü Divan şairi Nâbî (1642-1712) "Manasız bir şiir, içi olmayan badem gibidir." sözünü hatırlatacağım.
Divan şairi "bikri mana" yani söylenmemiş söz bulunmayı hüner sayardı. Bu amaca erişmenin yolu kıvrak bir zekâya sahip olmak, dilin inceliklerini bilmek ve birçok şairi okumuş olmaktan geçerdi. Bir şairin bütün bu birikimlerini edebî sanat denen süslerle de donatması şarttır. Mana bir dilber ise, edebî sanatlar onun ziynet eşyasıdır. Gerek dilber, gerekse süs malzemesi her şair için aynıdır. "Mana" denen dilberi alımlı ve değişik şekilde süslemek bir kabiliyet ister. Gerçek yenilik ise kimsenin aklına gelmeyen şeyi söylemek, gidilmemiş yolda gitmektir. (Dr. Arslan Tekin, "Divan Edebiyatı", Edebiyatımızda İsimler ve Terimler, genişletilmiş 5. baskı)
Kitabımızda yer alan ünlü edebiyatçı merhum Prof. Dr. Âmil Çelebioğlu'nun şu satırları bizi aydınlatacaktır:
"Halk ve Divan edebiyatının ortak ve benzer yönleri sanıldığından daha fazladır. Her iki edebiyatın mahsulleri, aynı kültür ve inanç, aynı zevk ve fikir dünyasına, yani aynı cemiyete ait olmakla müşterek hususiyetlerin mevcudiyeti tabiî olduğundan, dolayısıyla edebiyatımızın bir bütün olarak ele alınması zarurîdir."
Dr. Ahmet Emin Saraç'ın "Baştan Ayağa Güzel - Hafız, Fuzûlî ve Bâkî'nin Şiirlerinde Sevgili Tasviri" yeni yayınlandı. (Ötüken Neşriyat, 367 s.)
Eser Ahmet Emin Saraç'ın doktora tezi. Kitaba şöyle bir göz attığımızda yazarın nasıl zoru başardığını anlıyoruz.
Ahmet E. Saraç kitabının "Ön Söz"ünde nasıl bir yol takip ettiğini açıklar:
Türkiye'de çok sayıda şairin divanı üzerine tahlil çalışması gerçekleştirilmiştir. Bu eserlerde pek çok konunun yanı sıra eski Türk edebiyatında sevgilinin ne şekilde tasvir edildiği üzerinde de durulmuştur. (...) Türk şairleri üzerindeki yorumları tarihî bir zemine oturtabilmek maksadıyla bunların Fars şairleriyle kıyaslanması gerekmektedir. Fakat bu tür çalışmalara maalesef nadiren rastlanmaktadır."
"Giriş"te de"Tarihî ve coğrafi sebeplerle aralarında büyük oranda müştereklik bulunan klasik Fars ve Türk edebiyatlarında sevgilinin ne suretle tasvir edildiği, üç büyük şair Hafız, Fuzûlî ve Bâkî'nin gazellerinden hareketle tahlil etmeye çalıştığını" belirtir.
Ahmet E. Saraç "Baştan Ayağa Güzel - Hafız, Fuzûlî ve Bakî'nin Şiirlerinde Sevgili Tasviri"de, "Hafız, Fuzûlî Ve Bâkî'nin Sevgili Tasvirlerinin Tahlili" başlığı altında "Öne Çıkan Güzellik Unsurları"nın oranları verir:
"Hafız, Fuzûlî ve Bâkî'nin gazellerinde sevgilinin bahsi geçen vücut aksamı ve dört divanın ortalamasına göre bunların kullanım oranları şu şekildedir: yüz (30,793), saç (18,299), dudak (13,008), boy (10,201), göz (5,841), kaş (5,364), hat (4,652), ağız (3,053), ben (2,703), kirpik (1,497), göğüs (1,018), çene (0,906), bel (0,777), diş (0,549), alın (0,284), sâid (0,256), el (0,213), kulak (0,182), gabgab (0,126), boyun (0,114), baldır (0,071), parmak (0,061), dil (0,041).