Anayasayı deştirmek sizi kurtaracak mı
Anayasa her defasında tartışıldı. 1982 anayasasının neredeyse değiştirilmeyen maddesi kalmadı. İlk dört maddeyi ve hatta 66. maddeyi değiştirmek istiyorlar. Asıl mesele "Türk"ü nasıl en aza indirebiliriz ve hatta sadece "etnik" kimlik olarak bırak biliriz, derdindeler.
Geçmişte bu defalarca tartışıldı.
Şu anda Saray ve çevresinin ana meselesi iktidarlarını ebedî kılmak. Onun için şemsiyeyi çok geniş alana tutmaları gerekiyor. Çokluğun hassas olduğu ilk dört maddeye biri çengel atmaya kalksa, Recep Tayyip Erdoğan veya baş hukuk danışmanı hemen devreye giriyor, zinhar ilk dört maddeyle meselemiz yoktur, demeye getiriyor.
Önceki gün, Recep T. Erdoğan, bakanlar kurulu toplantısından sonra "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" gereği, haber kanallarının hepsinde ekrandaydı. Anayasa'nın ilk dört maddesine dair de konuştu:
"Tüm siyasi partilerin anayasa çağrımıza yapıcı yanıt vermelerini temenni ediyoruz. Cumhur İttifakı ve partimizin anayasanın ilk 4 maddesi ile sorunu yok. İlk 4 madde üzerine yapılan tartışmaların da sürece katkı sağlamadığını ifade etmek istiyorum."
Ne kadar sakin sözler. Kimileri ilk dört maddeye laf edenin alnını karışlarım, diyor, R. T. Erdoğan, ise ilk dört maddeyi mesele yapmadıklarını söylüyor. Öyle bir söz ki, aslında problem orada ama bizim meselemiz başka der gibi.
En yakınındaki isimlerden TBMM Meclis Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, R. T. Erdoğan ilk dört madde için problem yok derken, birden ortaya çıkıyor, ilk dört maddenin üçüncüsüne yükleniyor. Haberi okuyalım:
"Anayasada sadece metnin değiştirilmesinin 'yeterli olmayacağını' belirten Kurtulmuş, 1961 ve 1982 Anayasalarında var olan birçok maddenin değişmesine rağmen hâlâ 'darbeci', 'seçkinci' ruhun Anayasa maddeleri arasında 'gizli olduğunu' savundu.
Kurtulmuş, Anayasa'nın 3. maddesindeki, 'Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü' tabirinin de değişmesi gerektiğini söyleyerek, 'Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, 'Milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü' şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci, devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum' ifadelerini kullandı."
Sonra tevile gitti ama hiç önemi yok. Saray çevresinin zamirindekini herkes biliyor.
"Nas var nas!" diyen Recep T. Erdoğan'dır.
Nass: Kur'ân yoluyla tebliğ edilen ilâhî vahiy ile sünnet."
Şimdi ayrıntıya girmeyelim. Maksat belli.
Devletin başındaki kişi, kendi diline hiç uymayan gayet mülayim: "İlk 4 madde üzerine yapılan tartışmaların da sürece katkı sağlamadığını ifade etmek istiyorum." diyor.
"Süreç" dediği ne "Katkı sağlamak" da ne oluyor "Yapıcı yanıt" onun kullanacağı bir söz mü! Metni yazanlar R. T. Erdoğan'ın geçmiş irticalî konuşmalarını bir bir dinlemeli, nasıl dil kullandığını beyinlerine yazmalı. Özellikle onun daha önce tavsiye ettiği Nihad Sami Banarlı'nın "Türkçenin Sırları" kitabını masalarının üstünde tutmalı. Şimdi kendiminkini de tavsiye edeceğim: