Ali Kemal Özcan: Devlet aklı kriz geçiriyor (2)

Prof. Dr. Ali Kemal Özcan, 2019'da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi öncesi Abdullah Öcalan'dan "mektup" getiren isim olarak bilinir. A. K. Özcan, İmralı'dan mektup değil, "bildiri" getirdim, der. Daha önce bu mektupbildiri meselesini Ali Kemal Özcan'la uzun uzun konuşmuştum.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan'ı ilkin TBMM'ye çağırması, sonrasında "DEM Parti milletvekilleri İmralı'ya gidip Öcalan'dan akıl alsınlar." demeye gelen sözler etmesi üzerine PKK'nın içini de, Öcalan'ı da, DEM Partilileri de tahlil edecek isimlerin başında gelen sosyolog Prof. Dr. Ali Kemal Özcan'ı yine aradım, son gelişmelere dair ne düşündüğünü sordum. Mülâkatımız uzun. Birinci bölümü dün verdik. Bugün son bölüm.

Arslan Tekin- Bahçeli "MHP her sözünün arkasında. İmralı'yla DEM Grubu arasında yüz yüze temasın gecikmeksizin yapılmasını bekliyor, çağrımızı kararlılıkla tekrarlıyoruz" diyor. Daha önceki Çözüm Döneminde 2013-14'te görüşmeler oldu... Bir netice çıkmadı, şimdi çıkar mı Sen DEM'e de mesafelisin...

Ali Kemal Özcan- DEM'e "mesafeli" değilim. Çözümsüzlük Cephesinin en kirli, en uç unsurudur. Kediye ciğer teslim edilir mi! Kediyi ciğerin başına koyduğunuz zaman ne yapar

Size şunu söyleyeyim bu konuda: Bu meselenin "diyalog" kısmında tarihî hizmetleri olan Hakan Fidan ile ilgili ciddî iddialarım var benim. Erdoğan'a ulaştığımda, bir fıkrayla Hakan Fidan'ın yaptığı tarihî gafleti Erdoğan'a anlattım.

A. Tekin- Neydi o fıkra

A. K. Özcan- Kitaplarımda var. Erdoğan'dan müsaadesini isteyerek fıkrayı anlattım. Fıkra şu: Adamın biri bir nehrin kenarına gider. Yüzme bilmez, ellerini açar göğe: "Allah'ım bana güçlü kuvvetli birini gönder, beni sırtına alsın, karşıya geçirsin." Rivayet bu ya, yukarıdan iki metre boyunda güçlü kuvvetli biri, elinde bir sopa ile iner. Adam heyecanla sevinir, "Allah duamı kabul etti" diye şükrederek adama yönelir. Adam: "Gel beni sırtına al karşıya geçir" der. Vatandaş: "Ben, 'beni sırtına alsın karşıya geçirsin' diye dua ettim, adam 'gel beni sırtına al karşıya geçir' diyor... Ben karşıya geçebilseydim, Allah'a dua etmezdim." diye mırıldanıp geri çekilir ve ellerini tekrar göğe açarak, "Allah'ım ben mi yanlış söyledim, sen mi yanlış anladın" Herkes güldü, Hakan Bey gülmedi. Evet dikkatten kaçmadı, gerçek resim buydu.

Hakan Bey'in o zamanki yardımcısı Muhammed Dervişoğlu ile görüşmeler yaptım, İmralı heyet ziyaretleri başlamadan. Dervişoğlu bu ziyaretlere devlet adına "refakat" ediyordu. Her görüşmede aynı şeyi tekrar ettim: "Sakın bunları araya koymayın, senelerdir bu işten bol-yağlı ekmek yiyenlerdir bunlar, çözüme gelmezler" dedim. 5 kez!

Ne oldu Hakan Bey'in başında olduğu bu "devlet" ekibi ne yaptı Araya değil, BAŞINA koydu bunları. Sırrı ile Selahattin'i işin tam merkezine koydu! Bunlardan birinin Fetullahçı Cemaat ile CHP'nin ortak tetikçisi, diğerinin de onun menajeri olduğunu Fidan bilmiyor mu Bu birinci gaflet...

2019'da İmralı'ya gittiğimizde Öcalan haykırarak: "Buraya seni Allah gönderdi" dedi (ikinci ziyarette, bıraktığım 4 kitabımı da inceledikten sonra). En son ayrılırken, avukatlara verdiği bildirinin okunması ile ilgili (ayağa kalkıp vedalaşmaya girişirken, yanımda üç de yetkili var) ben iki kez üst üste sordum Öcalan'a: "Avukatlar telefonuma cevap vermezse ben ne yapayım" Öcalan önce sinirlenip bağırdı: "Ne demek cevap vermezler. Onlar benim avukatlarım HDP'nin değil. Hayır! Birini sağına, diğerini soluna oturtup konuşacaksın!" dedi. Ben yine ikna olmadım. Bu kez kapalı-uçlu sordum: "Avukatlar telefonuma cevap vermezlerse yine açıklamayı yapayım mı" diye tekrarladım sorumu. Öcalan sakin bir sesle: "Sakın ha sakın. Avukatsız okursan ters teper, seni de komplocu ilan ederler."

Üç yetkili bu sözleri iki kez duydu. Buna rağmen Hakan Bey, benim kamuya bildiriyi avukatsız okumama ısrarla sebep oldu. Ben de İmralı yolum kapanmasın diye okudum. Hatta yetkililerin yanında Amerika'daki oğlumu aradım. O da "Sakın yapma!" dedi.

Okuttular, ne oldu Seçimde fark 13 binden 800 bine fırladı! Bu Erdoğan liderliğinin ilk hayatî düşüşü değil mi Fidan'ın ise ikinci ölümcül gafleti oldu.

Dahası, hızını alamadı Hakan Bey: Bir yıl sonra bir yıl içinde 2 kez bu Selahattin'i jetle Edirne'den Diyarbakır'a uçurdu. İstanbul seçimlerinden oy çıkaracak bu "Selahattin uçuşları" üzerinden! Sonuç: İstanbul'da fark bu kez yüzde 10'a çıktı! Bu da Fidan'ın Erdoğan liderliğine kaybettiren üçüncü gafleti...

Onun için diyorum: "Devlet aklı kriz geçiriyor!" diye... Eğer bu krizden kurtaramazsak "Herkese geçmiş olsun" demeye de vaktimiz kalmayabilir! Bahçeli eliyle gaflete yürünüyor bu kez. "Hayatî tehlike" dediğim durum da bu.

A. Tekin- Diyelim ki; Abdullah Öcalan, Kandil'e seslendi, "Silahı bırakın" dedi. Sözü dinlenir mi

A. K. Özcan- Öcalan, Kandil'e seslenmez. Zaten biz gittiğimizde durum burada değişecek. Davul-zurna ile olacak bir şey değil bu. Devlet aklı bu manada kötürümleşmiş, sakatlaşmış. Hatta "felç" desem inanın abartı olmaz. Öcalan kendi metoduyla, İmralı'dan -davul zurnasız- Kandil'e mesajını iletir... Kandil de Öcalan'ın aynen istediği biçim ve içerikte kamuya açıklamasını yapar ve uygular. Bu kadar sade, bu kadar yalın! Denemesi bedava, hiç kimseye maliyeti yok!