Trump tek oyun kurucu olma peşinde
Trump'ın davranışlarının radikal ve öngörülemez olduğu bilinmekte, anca yarışı ikinci defa kazanmasının ona aşırı bir özgüven getirdiği de görülmektedir. Bunu yönetimi devralmadan başladığı tehditlerinden, iktidarı devralır almaz da önceden hazırlandığı kararnameleri imzalayıp yürürlüğe koymasından anlamak mümkündür. Tehditlerinin dozunu gittikçe artırdığı da görülmektedir.
Trump'ın, ABD'nin güçlü durumunu devam ettirip, bunu daha da ileri götürerek dünyada tek oyun kurucu olmak arzusunda olduğu anlaşılmaktadır. Ülkesini şirket anlayışıyla yönettiğiyöneteceği ve karzarar faktörüne öncelik verdiği görülmektedir. Bunu Gröland, Panama ve Kanada'ya ilişkin düşüncelerinden, ülkeleri vergilerle tehdit etmesinden, Ukrayna için çok para harcadıklarını söyleyerek, karşılığında kıymetli yeraltı kaynaklarını istemesinden anlamak mümkündür.
Benimsediği politikanın esası "Önce Amerika" anlayışıdır. Bu anlayış hem iç hem de dış politikanın referansı durumundadır. Çıkar düşüncesi ön planda olan bu anlayışı gerçekleştirmek için güç politikası uygulamaktadır. Uyguladığı güç politikası da ekonomik ve askeri güce dayanmaktadır. Ekonomik gücünün esası da teknolojik üstünlük ve dünyaya hâkim olan dolardolarizasyon uygulamasıdır.
Dolarizasyon avantajını kaybetme endişesi
ABD, doları altına bağlı bir para birimi olarak kabul ettirdikten sonra, gücünün artmasına paralel olarak doları altına bağlı olmaktan da çıkarıp, ülkenin gücüitibarına dayanan bir para birimi haline getirmiştir. Bu durum ona, karşılığı olmadan para basabilme, ithalatta bir tahditle karşılaşmama, içeride refah, dışarıda da üstünlük sağlama imkânı yaratmıştır.
Ancak son 20 yıl içinde dünyadaki askeri ve ekonomik olaylar ABD'nin üstünlüğünü sorgulanır hale getirmiş ve sistem, tek kutuplu dünya düzeni ve tek rezerv para sisteminden uzaklaşmaya, onun yerine çok kutuplu bir dünya düzenine ve birden fazla para birimine doğru evrilmeye başlamıştır.
Trump'ın, bu gelişmeyi daha da tırmandıracak ve hegemonyasını zayıflatacak bir kuruluş olarak gördüğü organizasyonların başında BRICS'in gelmektedir. BRICS ülkelerinin, aralarındaki ticareti kendi ulusal paralarıyla yapması ve rezervlerindeki dolar miktarını azaltmaları endişeleri arttırmıştır. Bu nedenle BRICS ülkelerine ortak bir para birimi oluşturma girişiminden vazgeçmeleri çağrısında bulunmuş, aksi halde 100 gümrük vergisi uygulamakla tehdit etmiştir.
Tehditler güç sınırlarını zorluyor
Trump'ın dünyanın birçok bölgesini dizayn etmeye çalıştığı, söylemlerinde sınır tanımadığı, ancak bunların tümünün kendi öngördüğü şekilde gerçekleştirmesinin neredeyse mümkün olamayacağını değerlendiremediği, bu konuda gücünün sınırlarını zorladığı söylenebilir.
Kanada, Meksika ve Çin'e ithal ürünleri için uyguladığı vergi oranını artırmış, Kanada'nın ABD'nin 51. eyaleti olması gerektiği söyleminde ısrar etmiş, Panama kanalının kontrolünün Çin'e geçtiğini beyan ederek, kontrolü ele almak için girişimlere başlayacağını, AB ülkelerine de vergi uygulayabileceğini açıklamıştır. Grönland adasını Danimarka'dan satın alma konusunda da ısrarını sürdürmektedir.
Afrika'da diğer ülkelerin etkisinin arttığını gördüğünden, buraya verdiği fonları keserek bu bölgede de varlığını hissettirmeye çalıştığı, diğer tüm ülkelere yaptığı yardımları dondurduğu, bu ülkelerin kendi çıkarlarına uygun hareket edip etmediğini değerlendirdikten sonra yardımların durumunun şekilleneceği anlaşılmıştır.
İsrail ve Gazze
ABD'de başkanlar değişse de İsrail politikası değişmez. İsrail, ABD'nin Ortadoğu'nun dizaynı ve kontrolünde ABD'nin en yakın müttefiki ve kalesi durumundadır. Onun güçlü bir durumda bulunması ABD için kaçınılmazdır. Her durumda onun yanında ve desteğindedir. Bunda ABD'deki Yahudi lobisinin, yönetimde önemli yerlerde yer alan Yahudi kökenli ABD vatandaşlarının ve "avangelist" düşüncenin etkisi vardır. İsrail de bunun farkında olup, fütursuzca hareket etmekte ve hiçbir şeyden çekinmemektedir.
Trump, Netenyahu'yu ABD'ye davet etmiştir. Onun Trump tarafından davet edilen ilk lider olması, İsrail'e olan desteğini ve bu ülkeye verdiği önemi göstermektedir. Trump'ın İsrail'in topraklarının az olduğunu söylemesi, Netenyahu'nun da ziyaretten hemen önce, Ortadoğu'nun çehresinin değiştiğini belirterek bu konuda bir harita hazırladığını, Trump'la bunun üzerinde çalışarak şekillendireceklerini açıklaması dikkat çekmiştir.
İsrail'in Suriye'de işgal ettiği topraklarda üs kurmaya başlaması ve İsrail basının, Netanyahu'nun barış için değil, savaşın devamı için Washington'da olduğu değerlendirmesini yapması da ziyaretin çerçevesini önceden çizmiş durumdadır.