Savaş, kurgulanan bir oyun muydu
İsrail-İran savaşı 12 gün sonra ateşkesle sonuçlanmışa benziyor. Benziyor dememin sebebi ateşkesin her an için bozulma ihtimalinin bulunmasıdır. Çünkü İsrail'in başlattığı saldırıdan sonra, her saldırı sonrası taraflar birbirlerine çocukların oynadıkları "elin sende" oyunu gibi cevap vermişlerdir. Hatta bu durum, ABD'nin B-2 bombardıman uçaklarıyla İran'ın nükleer tesislerine delici özelliğe sahip mühimmatla saldırmasından sonra İran'ın bu saldırıya, Katar'daki ABD üssüne attığı füzelerle cevap vermesinde dahi görülmüştür.
ABD sürekli savaşın içindeydi
İsrail'in ABD için Ortadoğu'daki kalesi olduğu, ABD'nin onu haklı olup olmadığına bakmaksızın başta siyasi ve askeri olmak üzere her alanda desteklediği bilinmektedir. Bunun başlıca sebebi, ABD'nin İsrail'i Ortadoğu'daki politikalarının uygulamasında mihenk taşı olarak görmesinden dolayı onun varlığına ve güvenliğine verdiği önemdir. Ayrıca, ABD'nin ortaya koyduğu Büyük Ortadoğu Projesindeki (BOP) sınırlarıyla, İsrail'in Siyonizm esaslı Büyük İsrail Projesi sınırlarının uyum göstermesidir.
Önemli bir konu da ABD'deki Yahudi finans çevrelerinin, Yahudi Kongre üyelerinin, yönetimdeki etkili Yahudi kişilerin, Yahudi düşünce kuruluşlarının ayrıca Yahudi olmasalar dahi Yahudi hayranlarının ve bunların oluşturduğu Yahudi Lobisinin, karar alıcılar üzerinde yarattıkları baskının etkili olmasıdır.
Bütün bunlara Avangelist düşüncede olanların İsrail ve Yahudilerden yana taraf olmaları da eklendiğinde İsrail'in, sınır tanımayan, doyumsuz bir şekilde hareket eden şımarık ve yaramaz bir çocuk cesareti göstermesidir.
Savaş ortamının sona ermesiyle, işlediği insanlık suçları nedeniyle yargılanacağını bilen, aslında İsrail'deki seçmen desteğini dahi kaybeden Netenyahu, ABD'nin de kayıtsız şartsız desteğinden güç alarak, sürekli bir savaş ortamı içinde olmayı tercih etmektedir. Hamas'a, Hizbullah'a, Husiler'e, Lübnan, Suriye ve Irak topraklarındaki hedeflere yaptığı saldırılar ve Gazze'de giriştiği soykırım bunu göstermektedir. Trump'ın Gazze ile düşüncesini açığa vurmasından sonra da adeta çıldırmıştır.
Bu nedenlerle ABD'nin İsrail'in yaptıklarını bilmemesi mümkün değildir. İsrail'in yukarıda zikredilen örgüt ve ülkeler ile İran'a yaptığı tüm saldırılarda İsrail'e siyasi destek, askeri alanda da lojistik, istihbarat, elektronik harp desteği vermiş, İran füzelerinin havadayken imhasında da İsrail'i korumak için fiilen savaşın içinde olmuştur. Sonunda da İsrail'in ısrarlı taleplerini geri çeviremeyerek, B-2 bombardıman uçaklarıyla İran nükleer tesislerini vurmuştur. Trump "İsrail'i tutamıyorum" sözünün arkasına sığınmamalıdır.
Trump'ın sözde barış elçiliği
İsrail, devam eden müzakereleri baltalamak için, İran'ın kısa bir süre içinde nükleer silaha sahip olacağı bahanesini ileri sürerek İran'a saldırmıştır. Bu saldırıda Trump'ın "müzakereler iyi gidiyor, ancak bir-iki hafta içinde İsrail'in saldırısı da olabilir" diye söylemde bulunması, bir müddet daha saldırı olamayacağı intibaını yaratmıştır. Ancak bu söylemin üzerinden daha 12 saat bile geçmeden İsrail, İran'a baskın yaratan bir saldırıda bulunmuştur. Bu durum Trump'ın İran üzerinde stratejik bir aldatma yaptığının açık bir gösteresidir. Ayrıca saldırılar misilleme şeklinde karşılıklı devam ederken İsrail, kendi kabiliyeti dahilinde olmayan yer altındaki nükleer tesislerin imhasını hedefleyen ve B-2 uçaklarından atılabilen derin delici mühimmatı kullanması için ABD'nin ısrarla savaşa dahil olmasını talep etmiştir. Bunun üzerine Trump'ın bu konuda 2 hafta içinde karar vereceğini açıklamasının da yine bir aldatma olduğu, açıklamanın üzerinden 12 saat geçmeden yaptığı saldırıdan anlaşılmıştır.
ABD'nin, İsrail'e destek veren ülkelerin de katılımıyla İsrail'e bir noktada savaşın içine girerek verdiği destekten ve fiilen saldırılara da katılmasından sonra, her iki taraftan da bu karşılıklı saldırılara son vermelerini ve ateş kes yapmalarını istemesinin, barışı sağlayan ülkeşahıs olmakla ne ilişkisinin olduğu anlaşılamamıştır. ABD, ateşkesi sağlamakta bu kadar etkili olan ve barış isteyen bir ülkeşahıs ise neden saldırıların başında, hatta saldırı olmadan neden bunu yapmadığını sormak gerekir.
Ancak Trump'ın söylemlerindeki tutarsızlığı artık bilmeyen ve anlamayan kalmamıştır. Bunun cevabı da ortadadır. ABD ve İsrail birlikte bir oyun oynamışlar, başta İngiltere olmak üzere bu oyuna bazı ülkeler de katılmışlardır.
Kurgulanan ve oynanan oyun
İran, BOP ve Büyük İsrail projelerinin ortak hedefidir. İran hem İsrail hem de ABD tarafından bu projeler için tehdittir. Bu ülkenin nükleer silaha sahip olması, onu dokunulmaz yapacak ve o zaman bu tehdidi ortadan kaldırmak riskli olacaktır.
İran'ın nükleer çalışmalar yaptığı bir gerçektir. Bu süreçte uranyum zenginleştirme çalışmaları da yaptığı bilinmektedir. Ancak ne Atom Enerjisi Komisyonu ne diğer kurumlar ne de ABD istihbaratı, İran'ın henüz nükleer silah üretecek miktarda uranyum zenginleştirmediğini söylemektedir. İsrail bunun yalan olduğunda ısrarlı olmuş, Trump da kendi istihbaratı dahil bunlara inanılmamasını, İran'ın bu kapasiteye ulaştığını beyan etmiştir.
ABD'nin, daha önce Irak'ın kimyasal silahlara sahip olduğu yanıltıcı beyanıyla Irak'a saldırdığını ve Saddam rejimini yıktığını da hatırlayıp, şimdi bu oyunu İran için de oynandığını göz önünde bulundurmakta yarar vardır. Hatta ABD, bu oyunda kendisinin oyun dışında olduğunu, sanki böyle bir durumu sırf İsrail tatmin olsun diye oynadığını ima eden açıklamalar yapmıştır. Bu gerçeği, Trump'ın ateşkes isteğini müteakip "iki ülkeden de memnun değilim, İsrail'den ise hiç memnun değilim" beyanından da anlamak mümkündür.
Bu oyundan İran zarar görmüştür. Ancak diğer ülkeler gibi kolay bir lokma olmadığı ve İsrail de hatırı sayılır ölçüde zarar verdiği ortaya çıkmıştır. Hatta, ABD ve İsrail bu yolla rejimi de değiştireceklerini söylerken bunun kolay olmadığını anlayıp, şimdilik bu söylemden vazgeçmişlerdir.
ABD, İran'a direkt müdahalede bulunurken buna misilleme olacağından da endişe etmiş ve misilleme yapıldığı taktirde karşılığının çok sert olacağını söyleyerek bunu önlemeye çalışmıştır. İran da bunu bir prestij meselesi yapmış ve mutlaka bir karşılık verme durumunda kalmıştır. Bunun için Katar'daki ABD üssünü hedef olarak seçmiş, ancak Katar'a ve hatta dolaylı olarak da ABD'ye, karşı saldırı öncesi haber vererek eylemin fazla zarar vermesini kendisi engellemiştir. Hatta Trump da bunun için teşekkür etmiş ve İran'a yapılan saldırıların yeteri derecede hedefine ulaştığını kabullenerek tüm saldırılara son verilmesini taraflardan talep etmiştir.