Politik gelişmelerin güvenliğe yansımaları

Türkiye bir süredir "Terörsüz Türkiye ve Barış" adı altında bir süreci yaşarken, iç politikada ortaya çıkan yeni gelişmeler bu süreci ikinci planda bırakmış gibi görünse de süreç devam etmekte, ancak durumun pek arzu edilen şekilde olmadığı anlaşılmakta, iç politikadaki tansiyonun yükselmesi de dış politika ve güvenliğe etki edebilecek görüşme, beyan ve beklentilere sahne olmaktadır.

PKKPYDYPGSDG ve barış

Bu süreç ortaya çıktığında, hiçbir karşılık beklemeden ve pazarlık yapmadan PKK başta olmak üzere bunun uzantıları ve türevleri de dahil tümünün silahları bırakması, kendilerini feshetmesi istenmiş, bu konuda terörist başından da çağrı yapması talep edilmiştir.

Bu çağrı ortaya çıktığında, ülke içindeki PKK terörü tamamen kontrol altına alınmış, Irak'ın kuzeyinde Türk Güvenlik Güçleriyle gerçekleştirilen pençe-kilit operasyonlarıyla sınır ötesinde bir güvenlik hattı oluşturularak terör grupları sınırdan uzakta kontrol edilebilecek bir durumdaydı.

Suriye'nin kuzeyinde ise, Suriye'de gelişen yeni durumla birlite, TSK'nın ve onun kontrolündeki ÖSOSMO ile birlikte kontrol altında tutulan Zeytin Dalı, Fırat Kalkanı, Barış Pınarları bölgelerine ilave olarak Tel-Rıfat ve Fırat Doğusuna kadar olan Münbiç alanında da kontrol sağlamıştır.

Ancak silah bırakma çağrısının fazla etkili olmadığı ve sadece PKK'yı ilgilendireceği görülmüş, esas tehdit olan Suriye kuzey doğusunda adeta özerkleşmiş, ABD destekli PYDYPGSDG'yi bağlamadığı anlaşılmıştır.

ABD'nin telkin ve desteğiyle Suriye'deki yeni yönetim ile SDG'nin anlaşma yapması, SDG'nin yönetimle eşit bir yapıda olduğunu ve varlığının da tescil edildiğini göstermektedir. Bu örgütün Suriye devleti ordusu içinde kabul edilmesi sadece kâğıt üstünde kalmış olup, bir bütün halinde halen kontrol altında tuttuğu bölge içindeki konumunu muhafaza etmektedir. Suriye'nin yeniden yapılanmasında başlangıçta bütünün içinde görüneceği, zaman içinde özerklik ve Irak kuzeyi bölge yönetimiyle entegrasyonunu güçlendirecek bir durumda olacağı düşünülmektedir.

Türkiye'nin ABD'yle olan görüşmelerinde, bu örgütün silahlarını gömmesi isteğinin söz konusu edilmediği ve örgütün bu haliyle kabullenilebileceği izlenimi vardır.

Barış konusu ise uygun bir söylem olmamıştır. Türk kökenliler ile Kürt kökenliler zaten herkes gibi eşit vatandaştır. Bu kadar uğraşa rağmen aralarında kavga ve çatışma yoktur. Herkes kanunlar, imkanlar, fırsatlar ve uygulamalar önünde eşittir. Kavga, küslük olmadığına göre barış kelimesi de anlamsızdır. Zaten terörist ile de barış değil, mücadele yapılır. Türkiye'de Kürt sorunu diye bir şey yoktur. Kürtçülük sorunu vardır. Bu da bölücülük demektir. Bölücü siyasetçilerin ağızlarında geveledikleri konular da bölücü taleplerdir.

Sonuçta, çeşitli nedenlerle ülkenin beka ve güvenliğini sıkıntıya sokabilecek girişimlerden kaçınılmalı, terör ve teröristle mücadeleye devam edilmeli, birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşamayı zedeleyecek durumlara da engel olunmalıdır.

ABD, AB ve NATO'yla ilişkiler

Trump'ın iktidara gelmesiyle radikal bir şekilde agresifleşen ABD politikası, dünyayı etkilemeye devam etmektedir. Meksika, Panama, Kanada, Grönland, AB ve NATO'yu, çeşitli argümanlarla tehdit etmektedir. Bu ülke ve kuruluşlar da karşı tedbir almaya çalışmaktadır. Çin ile ekonomik savaş içindedir. Rusya'yı şimdilik paranteze almış olup, Ukrayna'nın kaynaklarını paylaşmakla meşguldür.

Bunlardan bir kısmını baskı ve tehditle elde edebilir. Ancak güç zehirlenmesine girip aynı anda tüm tuşlara bastığı için birçok konuda geri adım atmak zorunda kalabilir. Trump, tüccar zihniyetiyle pazarlığı en üst perdeden başlatmakta, tutturabildiği yerde durmaktadır. Para ve İsrail, en başta gelen hassasiyetleridir.

İşine geldiği zaman ülkelere ve liderlerine aşırı methiyelerde bulunmakta, işine gelmediğinde hakarete varan davranışlar göstererek tehdit ve şantaj yoluna gitmektedir. İçeride ve dışarıda bunun örneklerine şahit olunmuştur. Ukrayna en yakın örnektir. Türkiye de bundan zaman zaman etkilenmiştir.

AB de, ABD'nin ekonomik tehditlerine karşı tedbirler almakta, ABD'nin Ukrayna için takındığı tavırdan ve Avrupa'nın güvenlik kaygısı içine girmesinden sıkıntı duymaktadır. NATO ise varlığını koruyan sağduyulu davranışlar göstermektedir. Aslında Trump'ın NATO'yla derdi ekonomiktir.