Sendeki Ben: Kendözüm yahut Men Arefe

Mavi Gök Yağız Yer Sendeki beni bildikçe ben bendeki beni bildim. Sen şifa olmasan bendeki bilmek, sendeki bana beni gösteremezdi. Sen gözlerimde mana olmasan, sendeki ben bana görünmez; mavi gök yağız yer arafında benlik arasında yiter, senlik ile beni bilemezdim. Sendeki hicran ve muhabbet bana dokunmasa bendeki senlik ve benlik bizliği tarumar eder idi. İnsan insana vatan imiş; mana imiş; can gözü de akıl gözü de sendeki beni bildikçe bendeki ben bende seninle kendimi bana aşikar edemez idi. İşte o an susmanın vakti idi. İşte orada Yunus pirim söyledi sözün; Yunus Emre der hoca Gerekse bin var hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir... Kırdığın ne varsa o kadar kırıldığın o yerde kendiliğin senden bana bendeki senle beni gösterdiğinde söz biter; gün doğar. Kendini bilmek için bilmediğini bilmek, kendinden bildiklerine üzülmek ve kendini bilmezliklerini itiraf etmekle sendeki ben bendeki beni öyle mahcubiyetli bir efsunla gösterdi ki Haktan gayrı bir nesne yok neyse öyle oldu işte. Yunus Emre pirim kendini bilmek bahsinde bizi bize anlatırken sendeki beni bendeki bana anlatır: İlm okumak bilmeklik kendözünü bilmekdir Pes kendözün bilmezsen bir hayvandan betersin. Kendözünü bilmek kavramı sendeki ben bende bana görününce ilm bilmek kendin bilmek oldu. Gevezelik gerçeğe döndü. Okuduğunu bildiğini sanan ben sendeki ayinede kendime görününce hicap ile kalktı hicab. Kendimdeki özü sendeki bende bilince bendeki senlik bendeki kendözümü bildirdi. Mana işte o vakit var etti. Kitap yüklü eşek o vakit mana semerine dönüştü. Yunus pirim ne güzel der: İlim ilim bilmekdür ilim kendin bilmekdür... Andan yigrek ne vardur kişi bile kendözinKendözin bilen kişi kamulardan ol güzin . Kendini bilmeden sendeki benle ilim bildim sanırken kendözüme cahil ve cehalete arif imişim. Çok bilmişliğin haklılık sandıran anırtıları ile çevreye verdiğim nice rahatsızlık bile kendözün sendeki beni bildiren şifalı eli güzelleşti. Bunun da esbabı Yunus pirimden geldi: Bir kişiden sorgıl haber kim manîden haberi var Bir kişiye virgil gönül cânında ışk eseri var... Sendeki ben ayinesinde aşikâr olan ben sendeki çok ağulu bir sabrı anlatınca senden bana dair bendeki kendözüm dahi kendimden kaçıp senlikle kendilik oldu. Yunus Pirim halimi ne güzel de demiş: İşidün iy yârenler ışk bir güneşe benzer Işkı olmayan gönül misâl- i taşa benzer Taş gönülde ne biter dilinde agu düter Niçe yumşak söylese sözi savaşa benzer İşte kendözüm bana sendeki beni bana gösterdiğinde görünen bendeki ben böyle bir halde idi. Sabır ile koruk helva olur derler ya. Durduğun senlik yerinden benliğe gösterdiğin, şifaladığın kendözüm ne hal adlı onu da demiş Yunus pirim: Işkı var gönül yanar yumşanur muma döner Taş gönüller kararmış sarp-katı kışa benzer. Buradan biraz daha yürüyünce o yolda Pirim Yunus: Gir gönüle bulasın Tûr sen-ben dimek defterin dü, dediği yerde taşa benzeyen, ağu tüten, yumuşak sözü savaşa benzeyen kendözüm şifalanıp sen-ben