Medeniyetçi Eğitim yahut Kendözün Keşfi

Nasıl yapacağız sorusuna geçmeye vaktimizvaktiniz daha önemlisi niyetimiz var mı Hep olmakla ölmek arafında kaldığımız son devirler serencamı içerisinde kendözümüze ve kendi halimize bakabilme fırsatı bulduk mu Sürgit kısır döngü belki de Türkler ne olacaklarının arafında var olma, yok olma mücadelesinde kalırken; beslediğimiz kadar ve istediğimiz kutuplar arasında kalsıncı bir hinlik mi işliyor Toprak neden verimsiz Tohum neden başak veremiyor Meyveler neden hep mevsiminden önce dökülüyor ya da tatsız Toprak mı kötü, tohum mu verimsiz yoksa meyvenin mecali mi yok Nasıl yapacağız İşte burada devreye nasıl yapacaksak sürekliliğin, bütünlüğün, aktarımın, tecrübeyi büyütmenin, müşterekliğin, ahengin, yetenekleri fiili hale getirmenin ve olgunlaşmanın zemini olan aile ve toplum içinde gerçekleşen eğitim meselesinden ne bekliyoruz sorusuna geliyoruz Hamı pişmiş yapmanın nasılını milli ve insani düzeyde ararken şüphesiz bitmeyen çile kuyumuz eğitim. Sadece öğretmek değil eğitmek meselesi; terbiye kavramı ile bütünleşen bir eksende kendözümüzün geleceği için nasıl yapacağız

İnsanın biyolojik bir varlıktan insani boyutta bir akıl ve ruh varlığına yükselmesi şüphesiz kendözüyle ve alemle kuracağı makul ve doğru ilişkiyle doğrudan alakalıdır. İnsan kendindeki ile köken, tarih ve gaye bağlamında toplumun ve insanlığın medeniyet çerçevesi içerisinden bir başka hale dönüşür. Öğrendikleri onu kendindeki istidatları doğrultusunda kendisini gerçekleştirmeye götürür götürmelidir. Eğitimde ezber değil ezberlenenin edilginleştirmesi sorundur. İşte burada kişinin yetenek rengi ile işinin uyumu arasındaki denge çok önem arz eder. İnsanı felsefi manada teorik-pratik çizgide kendisini var hissetmesi noktasında bu konunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Mutsuz doktorlar ve hukukçular ülkesi olmaktan öte Milli eğitim bizi başka bir gerçekliğe taşımaya ne zaman karar verecek Nasıl yapacağız

Farabici bir kafayla ve felsefeyle bakarsak teorik ve pratik erdemleri bir arada taşıyan bir olgunlaşma fayda prensibi bağlamında önemli gözükmektedir. Bu ne demektir Kutadgu Bilig'de Yusuf atam meslekleri anlatırken iki temel liyakat kriteri ortaya koyar: İş liyakatleri ve erdem liyakatleri. İşte eğitim sistemi şüphesiz öncelikli olarak ve nasılını düşünürken öğretim odağında iş liyakati kazandıracak bilgilendirme ile meşgul olma sanatı ve etkinliğidir. Bir çocuk, genç ya da yetişkin öğretim üzerinden bir konuda yetkinlik kazanır. Niteliği bir işi deruhte edecek hale gelir. Diploma denilen kağıt da buna işaret eder. Lakin bu pratik yeterliliğin teminatı değildir. Her halükarda eğitim denilen faaliyet bireyin iş liyakatinin kazandırıldığı bir sürece işaret eder. Öğrendikleri üzerinden sade vatandaş toplum için fayda ferdiyetine dönüşür. Böylece eğitim medeniyetçi bir eğitim olur. Toplum medeniyetin teşekkül ettiği ana ortam ise, son devirlerde vaki olduğu üzere kendisinde boğulduğumuz ya da kendisiyle savaşmak durumunda olduğumuz bir ortam olma algımızın medeniyetin teşekkül edeceği bir müşterekler ve bütünlük yapısı olduğuna dair medeniyetçi bir bakışla oryante etmemiz gerektiği aşikârdır. Eleştirel ve sorun çözmeye odaklı eğitilmiş bir zihin zaten toplum adına işlenen ayarsızlıklara hayır demesini de bilecektir. Toplum, bir iş bölümü ve dayanışma alanı ise, insan insanın yurdu, kardeşi, vatandaşı, dildaşı, gönüldaşı ise şüphesiz müştereklerle birbirine bağlı insanların aynı dil ile birleştiği ve toplum üzerinde mutabık kalınan değerler üzerinden bütünleşilen bir yapı ise eğitim buraya değer yetiştiren bir ortam olmalıdır. Nasıl yapacağız sorusu burada kenara itilip ne olacağız sorusu gündeme geldiğinde ülkemizde ve pek çok yerde görülen manasız kaos başlar. İşte burada eğitimin öncelikleri konusunda müşterek kavramların Milli Güvenlik Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi devlet ve milletin üst kurumlarında milletin gerçekleri ile mutabık bir düzlemde, dayatmadan ve liyakat ve medeniyetçi milliyetçilik merkezinde hayat nizamı olarak dikkatle düşünülmesi teknoloji ve ekonomi yahut maddi kalkınma davamız hatta onlardan da önde bir beka meselesi değil midir Nurettin Topçu millet demek milletin maarifi demektir, derken neyi kast etmişti Milli Eğitim meselesi bir ideolojik enjeksiyon yahut yüksek rant ve tagallüp alanı olmamalı bilakis kökler, tarihi ve güncel hayatıyla bir milletin kendisi ve insanlık için hayır temennisi olmalıdır. Medeniyetçi eğitim kendözümüzle insanlığın buluşacağı bir büyük hamle olmalıdır.

Eğitim bir yönüyle iş liyakati kazandırmak ise diğer ve esas yönüyle erdem liyakati kazandırma işi olmalıdır. Esasen kanımızca hayatta yaşanan tüm eğitimler, acılar, sevinçler, diplomalar, ünvanlar, makamlar hülasa tüm hayat tecrübemizden geriye bilgeleştiren bir bilgilenme ve yaşantı hali kalmıyorsa akan zaman heba olmuş değil midir Ömür aziz değil emek bundan mı azizdir Geleneğimizdeki eğitim insana iş liyakati kazandırma ötesinde erdem kazandırarak onu bilgeleştirmeyi hedeflemekteydi. Bugün erdemfaziletbilgelik sevilen, özlenen, buruk tebessümle anılan lakin masallardaefsanelerdedestanlarda aranan lakin hayata girmesine izin verilmeyen bir eski zaman fantezisi gibidir. Kültürümüzde töre ve kut doğrudan erdemle ve bilgeleşmeyle alakalı hasletlere işaret eder. Dinimizin kâmil insan tipi bir bilgedir. Modern felsefenin en materyalist ve sekülerinin dahi ahlaki iyisi bilgelik üzerine kuruludur. Kaynakları ve metodları farklı olsa da görüleceği üzere 21. Asır Türklerinin eğitimi için Yusuf atamın da işaret ettiği üzere bilgelik çok temel bir amaç ve hedef olmalıdır. Bilgeleştirmeyen yozlaştırır. Ego ve bencillik çağı bunalımlarının narsisleştirdiği kalabalıklar çağında bundan daha önemli bir eğitim hedefi olmayacağı gibi bu geçmişten geleceğe milletimizin medeniyetçi bakışının kendözünde de meknuzdur. Nurettin Topçu, Filhakika zekâ ve ruhumuza bir yük değil bir irfan ve olgunlaşma aracı olabilmesi, okullarımızın birçok şeyler bilerek hiç düşünmesini bilmeyen