Kutadgu Bilig'de Tuz-Ekmek Meselesine Dair

Kutadgu Bilig bilgimizi bilgeliğe taşıyan bir karakter ve şahsiyet şaheserimizdir. Kutluluk bilgisini anlatan bir ata mirasımız. Bu eser ne yazık ki çokları gibi Türklerin hala kendisinden bigâne olarak çevresinde gezindiği hazinelerinden biridir. Kendiliğimizin neliğinden habersiz avare dolaştığımız tarih dehlizinde nicedir yolumuzu kaybedip, fikir istiklalinden mahrum kaldığımızdan kendimizi bize anlatan bu eserleri İrlanda tarih müzesini gezer gibi bilinçsiz ve uyuyan bir akılla dolaşıp duruyoruz. Kendilik felsefemizin, özümüzün yolunu gösteren Yusuf atamın bize bıraktığı bu hazineyi klişe övgüler ötesinde anlayıp hayata çağırmaya çalışan var mıdır Kutadgu Bilig'de pek çok bahis bizi şahsiyetimizin kavramlarına götürmektedir. İşte bunlardan biri de Türk töresinin önemli bir unsurusembolütelakkisi olan tuz-ekmek meselesidir. Karacaoğlan'ın Yeni geldi Arap atın sökünü Seyir eyle sağa sola bükeni Helal edin tuz ekmeğin hakkını varamıyorum beni burada eyler var dediği mısraları yanında Pir Sultan Abdal'ın Bir kardaşa meyil verip Tuz ile ekmeğin yiyip Azıcık noksanın görüp Tez başına kakma gönül mısralarında anlattığı tuz-ekmek meselesi kültürümüzde Türkistanlıların bir değeri olarak tezahür eder: Tuzdan büyük olma büyüklenme, şeklinde Türkmenlerde, Eğer yalan söylüyorsam beni tuz ursun şekliden Kırgızlarda, Yemeğin tadı tuzdadır, dünyanın tadı gözde şekliyle Azerbaycan Türklerinde ifadesini bulan tuz-ekmek meselesi Türkiye'nin dil yolbaşcısı Yunus Emre'de Şükür bu deme geldik dostları burda bulduk Tuz-ekmek bile yedik aşk demin oynar iken mısralarında kendisini gösteren bu derin telakkinin tezahürlerini Kutadgu Bilig'de de buluyoruz. Kutadgu Bilig'de tuz-ekmek meselesinin ima ettiği kavramlardan birisi cömertlik ve cömert insan şahsiyetidir: Gözü tok, başkaları üzerinde tuz-ekmek hakkı olan, cömertlerin namlısı ne der, dinle. Malını insanlara dağıt, yedir ve içir; mal seni kullanacağına, sen onu kullan. (Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig, Haz. Reşit Rahmeti Arat, Ankara, 1998, s. 96). Telakkinin kendisi yanında tuz-ekmek hakkı tabiri de burada ortaya çıkmaktadır. Malın bir şahsiyet, erdem metaına dönüşerek insanı sekülerleştirmeden, insanlığını yitirmeden var olmasını sağlayan bir mana içinden bize konuşan bu dünyadan ne kadar haberdarız Bu bakımdan bir toplum kavramı olarak tuz-ekmek Tuzu, ekmeği bol tut, başkalarına ikram et; bir kimsenin aybını görürsen, açma, üstünü ört. s. 105 şeklinde ifadesiyle bireylerin şahsiyetinde bir ikram kültürü olarak yerini alırken devamında ayıp görmemekle birlikte anılmasının manidar olduğunu düşünüyoruz. Veren el bizim olmadığız gibi ayıp görmeyen gönülde bilgelerindir. Ayıp görmemeyi âlicenaplık sanarak diğerine atıfet taslamanın çirkinlik olduğunu bildiren kültürümüzün bu derinliğini bilmeden örtülenin ne olduğunu anlamak kabil olamayacaktır. Aynı zeminde Cömert ve alçak gönüllü ol, tuz-ekmek yedir; başkalarının aybını görme, ört ve yok farzet s.436, denilerek başka bir yerde de aynı hususa dikkat çekilir. Tuz-ekmek, cömert ve alçak gönüllü olmak manasıyla birlikte zikredilmektedir. Tarihin bize öğreteceği gerçek namına bir şey varsa bundan başkası olamaz herhalde! Kutadgu Bilig tuz-ekmek meselesini devlet, toplum ve fert bazlı farklı çerçevelerde ortaya koyar. İşte bu meyanda tuz-ekmek hakkının ordu ve askerlere dair kısmında anlatılan şekli birkaç manayı birden gösterir: İnsan bu vasıflar ile harpçi olur; harpçi olur ve işinin ehli olur. Harpçi her vakit silah taşıyan kimsedir; o düşmanı vurur ve zafer kazanır. Onun tuzu-ekmeği ve yemeği bol, atı, elbisesi ve silahı da buna denk olmalıdır. İnsanın adım tuz-ekmek, yiyecek ve içecek dünyaya yayar; bu hayatın devası yiyecek ve içecektir. Ila'nın meşhur şahsiyeti ne der, dinle; ey insanların kutlusu, tuzun ekmeğin bol olsun. Adının namlı ve şöhretli olmasını dilersen, başkalarına tuz-ekmek yedir; yaşamak dilersen, yine aynı şeyi yap. İnsanlık yapan, itimat kazanan ve cömert olan insana, tuz-ekmek hakkı diye, askerler bunun hakkını öderler. s. 173. Burada anlam katmanlarından görüleceği üzere tuz-ekmek öncelikle bir işi yapacak olana hakkının verilmesi manasında kullanılır. Bunun yanında cömert bir şahsiyetin kalıcılığına işaret edilip hakkını alanların aynı erdem dünyasında bunun karşılığında vazifelerini hakkıyla yapacaklarını söyler. Burada hak kavramı merkezinde tuz-ekmek meselesinin teşekkülü görülür. Bir işte hak edileni almak ve işini hakkını vermek şeklinde bir ilkeyi burada düşünmek mümkündür. Dolayısıyla tuz-ekmek karşılıklı bir bilgelik ve edep ilkesine dönüşür. İşi verenin de yapanında hak kavramı çerçevesinde bir mesuliyet taşıması gerekliliğini bize öğreten bir ölçü ortaya çıkar. Burada devlet görevlilerinden beklenen bir şahsiyet özelliği olarak tuz-ekmek zikredilir: Kapıcıbaşı, Tuzu-ekmeği bol ve kendisi çok cömert olmak; gümüş ve altın vererek, etrafına çok insan toplamalıdır. s.188. Yusuf atam aynı meseleyi bilim adamları hakkında da ifade ederken tuz-ekmek üzerinden konuyu ortaya koyar: Onlara alimler ve hakîmler karşı sert ve kaba bir dil kullanma; tuz-ekmek yedir, saygı göster ve hürmet et. Onları dinle, bilgilerine göre hareket et; tavır ve hareketleri hakkında arkalarından dedi-kodu yapma. Senin için lazım olan onların ilmidir; onlar insanlara yol göstererek, doğruluğa sevk ederler. Bunları koyun sürüsünün koçu telakki et; onlar başa geçip, sürüyü doğru yola götürsünler. s. 314 Bu meyanda Kutadgu Bilig'de tuz-ekmek bir mesuliyet ilkesi olarak da tezahür eder. Kişilere hakkını vermek ve bunun karşılığında kişilerin de bu mesuliyeti hissederek iş görmeleri karşılıklı bir hak ilkesi olarak ortaya çıkar: Sen kimin ekmeğini yersen, onun işini gör; bağlılığını gittikçe arttır ve yediğin ekmek sana helal olsun. İnsan olanlar tuz-ekmek hakkını gözeterek, bunu verene canlarını feda ederler. s 414. Burada bir vefa, hamiyet ve liyakat ilkesinin ortaya çıktığını görüyoruz. Tuz-ekmeği hak olarak hak sahibine vermek ve iş görenin de buna karşı o hakkın gereğini yapması karşılıklı bir edep ve bilgelik ilkesi olarak şekillenir: Sen bugün bana Tanrının gerçek bir ihsanısın; bütün çetin düğümler senin sayende çözülmüştür. Sen bana büyük bir sadakatle hizmet ettin ve yediğin tuz-ekmek hakkını ödedin. Senin geçinmen ve hizmetimde hazır bulunabilmen için, benim de şimdi sana buna karşılık iyi bir mukabelede bulunmam lazımdır, s. 421 İşi layığına verirken hakkını gözetmek o kişinin de buna karşı yediği tuz-ekmeğin hakkını samimiyetle ödemesi değer zemininde bir anlayış içinden hayata bakılmaktadır. Kutadgu Bilig tuz ekmek meselesini saadet yani kut meselesi ile birlikte sunar. Kut bilgeleşmenin sonunda gelen hikemî bir durum