Bizdeki can

Mavi Gök Yağız Yer Bizdeki cana baktım canan göründü candan. Temsil ile misallenen hakikati ayan kılar imiş. Pinhan olan aşikar olacaksa can cana değmeli imiş. Sendeki ben bana bendeki bizi gösterdi. Yol yürüdükçe bizdeki can aşikar oldu. Kendi sırrını kendi bilecek imiş insan. Bildim mi Kırk fırın ekmek ancak dişimin koğuna gider bu yolda. Sen aynası kendözüme bizden bir yol açtı. Yürüyoruz tenhamızda gündüz gece... Kültürümüzün insan tasavvuru, varlığı ontolojik kavrayışı yahut varlığın ontolojisi bağlamında gelişmiştir. Bu bakımdan insan ten ve can diye adlandırılan iki kısımdan müteşekkildir. Maddi kısmı olan ten aslında hava, toprak, su ve ateşten mürekkep maddi dünyanın tüm unsurlarını muhtevi bir yapıyı gösterir. Bir de can vardır ki işte meselenin yaman kısmı oradadır. Burada ney'in sırrı başlar. Tanrı nefesi üflenen balçık can ile hay olmuştur. İnsan işte madde-mana arasında dengelenen ya da dengesini bulmakla mükellef bir dikotomi canlısıdır. Zıtların birleştiği bir terkiptir. Ney maddesi ile bu dünyaya avazı ile cana dairdir. Neyzen nasıl maddesiyle dünya nefesi ile mana ise öyledir işte. Can, Yunus Emre'nin Ten fânidür cân ölmez çün gitdi girü gelmez Ölürise ten ölür cânlar ölesi degül dediği gibidir. İnsan varlığı fena ile beka arasında bir köprü gibidir. Bir yerden bu yere gelmiş ve başka bir yere göçmeye gelen bir yolcu: Bu dünyaya gelen kişi âhir yine gitse gerek Müsâfirdür vatanına birgün sefer itse gerek, derken Yunus canlara bunu söylemez mi İy yârânlar iy kardaşlar sorun bana kandayıdum Dilersenüz eydivirem ezelî vatandayıdum, derken de Yunus aynı yere işaret eder. Hülasa bizdeki can varlık içinde yerimizi anlamak bakımından bize bizi anlatır. Nerden gelir nereye gideriz can kulağı ile dinlemek can gözü ile bakmak gerektir. Bilgelerin yolu da vuslatı da bu manaya değil midir Bilenlere sormak gerek bu tendeki can neyimiş Can hod Hakk'un kudretidür tamardağı kan neyimiş ve Can Nurdandur(u) nura karışır Aybeyleme suret olursa fanî derken Yunus Emre bize canın mahiyetini açıklar gibidir. İşte can bize bizde men arefe kapısı gibi durur. İnsan kendini bilirken nereden Hak ile vasıl olacak sorusuna can kapısı tebessüm eder gibidir. Vücûda gelmeyince kimse Hakk'ı bilmedi Bu vücûddan gösterdi dost bize dîdârını, mısralarından Yunus Emre'de insanın ten haline gelmesinin Hakk'ı bilmekle alakası ne güzel anlatılır. Dost bize vücuttan didarın nasıl gösterir. Bunun ilmi yahut irfanı nedir İnsanın yaratılması, men arefe sırrı ve Hakk'ı bilmek arasında can nerede durur Yunus Emre bu babda Muhammed Hakk'ı bildi Hakk'ı kendüde gördi Cümle yirde Hak hâzır göz gerekdür göresi, derken Hz. Peygamber örnekliğinden bu bilme işine işaret eder. İnsanda iki düşünen kısım görür bilgeler: Biri akıl, biri kalp. Aslından bunlar ayrı mıdır bir midir Allahualem. Lakin düşünen kalpler tabiri kutsal kitapta yer alır. Baş aklı ve can aklı diye iki kavram mı düşünmemiz gerekir Âşık Yûnus sen cânunı Hak yolına eyle fidâ Bu şeyhıla buldum Hak'ı ben gayrı nesne bilmezem ifadelerinde canın Hak yoluna fedası nasıl olacaktır Çok namaz, çok oruç Gönül ve aşk burada nerede durur Yunus Emre'nin bir men arefe yolcusu olduğu ve bu yolu şerh ettiği iddiası sadece bir yakıştırma ve ima değildir bizzat kendisi: Men 'arefe nefsehu fekad 'arefe Rabbehu Bildüm bunı buldum anı inkâr iden gelsün benü mısralarından bunu açıkça gösterir. Ve işte manasını çokça düşünmeden fazlaca söylenen meşhur mısralar: 'İlim'ilim bilmekdür 'ilim kendin bilmekdür Sen kendüni