Bir Modern Öcü Milliyetçilik

Bir kavram özündeki işlevden(iç dinamizm) yoksun kaldıkça yahut hayat beklentilerini karşılama noktası (dış dinamizm) yoksunlaştıkça ona dair aitliğimiz ya silinir veya söylemci bir hale dönüşür. Söylemcinin sonundaki o ci, cü ekleri bir kavramaisme eklendiğinde, çoğu kez, esas mefhumundan soyutlanmış olarak o kavram dilimize pelesenk olup kalmanın ötesinde mana taşımaz ve hayatta kendisinden beklenen işlevinden mahrum bir hale gelir. Modern zamanlar gelenekli pek çok telakkimizin bu yolla fosilleştiğine yahut modern kavramların içinde gelenekteki mefhumlarımızın zaafa uğradığına şahit oldu ve olmakta. Yahut o kavrama karşı belli perspektif ve ön yargılardan kaynaklı bakışlarımızla aslında o kavramın mefhumunda olmayanları ona yükleyerek kavramı desteklemek yahut kötülemek amaçlı faaliyetler o kavramı yozlaştırıcı yahut yavanlaştırıcı bir etki yapmaktadır. Bir de son bir durum var ki o hepsinden ilginç ve yamandır. Bir fikre müntesiplik iddiasındakilerin kelam-amel dengesizliği ile sözler ile fiillerin tezat teşkil edecek şekilde oluşması en ideal görülen veya sanılan kavramların bile fersudeleşip itibarsızlaşmasına yol açmaktadır. Böylece kavram ya fosilleşmekte yahut hurafeye dönüşmektedir. Bir nazariye, teori, fikir çerçevesi, ideoloji vs. kendi teorik zemininde çok ideal tekliflerle gelebilir. Lakin hayata akseden bundan farklı bir durum ise ağzınızla kuş tutsanız milleti gerçek olduğunuza, sahici ve samimi olduğunuza inandıramazsınız. Bu bakımdan büyük harflerle ifade edilen yüksek söylemler tarih ve hayat karşısında sınanmadan ne olduklarını tam olarak değerlendirmek güçtür. İnsanların o değeri pespaye etmesi söz konusu olsa da sade akıllar derin felsefe ve tefekkür ile bakmadıklarından hatta tenakuzlarla dolu o fikrin nazariyesini değerli bulsalar da ortalarda gezenlerin haline bakıp o fikir ile yan yana görünmeyi zül addedebilirler. Nice değerli kavram belki de bu sebeple hayatımızdan kayıp gitmiştir. Kendi ahlakından sorumlu olmayan her fikir hayat içerisinde bu sınavda yolda kalıyor gibi bir tecrübeyi ifade etmek de yanlış değil sanki. İşte burada işaret veya ima edilen kavramlarımızdan biri de milliyetçiliktir. Milliyetçilik, ülkemizde lafzıyla modern mefhumuyla tarihi bir kavramdır. Bu kavram benimseyenler kadar öcü gibi kaçanların da olduğu bir durumda değerlendirilmektedir. Bu cümleden milliyetçilik kavramını eleştirmek sadedinde ülkemizde bazı yaklaşımların söz konusu olduğunu görmekteyiz. Bunlardan ilki milliyetçiliğin insani değerleri görmezden gelen bir etnik bencillik olarak ırkçılığa, faşizme indirgendiği bakış açısıdır. Enternasyonelci bakışlar bu kavramın modern bir kan ve kafatası severcilik olup insan olma değerimizi yok saydığını söyleyerek bu kavrama yükleniyorlar. Ülkede aşırılık, ırkçılık yahut faşizmde bahsedecekleri zaman eleştiri babında milliyetçilik yükseliyor deniyor. Orada yaşanan şeyin ırkçı bir taassup olduğunu ifade etmek yerine milliyetçiliği ayakaltına almayı tercih ediyorlar. Bu durum özellikle son zamanlarda çoğulculuk maskeli yahut etnik yerelcilik yaygaralı bazı söylem çevrelerince çok istismar edildi. Burada buna cevap vermek yerine giriş mahiyetinde verdiğimiz bakış açılarımızdan milliyetçilere düşen sorumluluğu ifade ile iktifa ediyoruz. Zira bir fikir hayatta müntesiplerine nispetle konuşulur, hayat pratiği bunu getirir. Herkes hayata bir mütefekkir bir filozof gibi bakmaz. Milliyetçiler şöyle zaten diyerek milliyetçilik yargılanıp yadırganabilir. Öte yandan Türkiye'de milliyetçilikle alakalı ciddi şeyler yazan düşünce adamlarının bu saplantıyla bağdaşmayan bir nazari çerçeve ortaya koyduklarını söylemekle yetinelim. İkinci olarak, milliyetçilik kavramına bakışta ortaya çıkan yapı söküm yahut mefhum yakıştırması ise otoriterlik hatta diktatörlük mefhumunda milliyetçiliği kullanıyor olmalıdır. Filanca milliyetçi oldu, falan grup milliyetçi davranıyor yahut feşmekân parti de milliyetçilik yükseldi denirken söylenen tam da bu otoriterleşme iddiasıdır. Bunun ötesi ise keyfilik, hukuk tanımazlık, serazatlık hatta serseriliğe varan bir çizgide bu kavramın okunmasıdır. Bunu başka kavramlarla ifade yerine doğrudan belki de Avrupa'da vaki gerçeğine uygun olarak oradan kopyalama ile ülkemizde de bu kavrama dair böyle bir yakıştırma da bulunuyorlar. Bu mefhumu ile milliyetçilik bağnaz, çağdığı, baskıcı, taşralı, kaba bir anlayışın temsil ettiği tutumu anlatan bir kavramdır. Elbette kavram fetişi olmaya gerek yok hayat dinamiktir, fikirler gelişir burada üzerinde durduğumuz ülkemizde büyük çoğunluğun anladığı manada milletine ve devletine bağlılık manasındaki bir kavramın yozlaştırılması durumudur. Üçüncü olarak ise, milliyetçilik dine alternatif bir rejim söylemiymiş gibi gösterilerek, seküler bir kültürcü put olarak da anlaşılmaktadır. Bu kafaya göre milliyetçiler rejimin borazanı olarak ırkçı ve otoriter bir kafa ile düşünmekte ve hareket etmektedirler. Anti-hümanisttirler ve çevre vs gibi duyarlıkları da yoktur. Dine karşı olan iç emperyalist