Barbarlığın Oryantalist İmgeleri yahut Cahiliye Yakıştırmaları

Her tanımlama süreci bir had çizme çabasıdır. Muayyen bir takım belirlemeler ile tanımlanmak istenen yahut açıklanmaya niyetlenilen şeyin bir zihin resminin ortaya konulması yoluyla o varlık alanı tasvire çalışılır. Bu tasvir kimi zaman nesnesine uyması ile gerçeği gösterdiği gibi bazı hallerde bir manipülasyon çabası olarak da vaki oldu. Örneğin oryantalist çalışmalar ele aldıkları nesneyi her zaman gerçeğini tasvir yahut var etme endişesi ile ele almadılar. Özellikle Doğu'ya ve Türklere bakışta pek çok sübjektif durumun varlığı malumdur. İslamofobyaTürkofobya bunun çığırından çıkma hali olarak devam ediyor. Batı, modern zamanda iki öteki var etti: Bu ötekileri var ederken de kendince tanımladı ve had çizdi. Bu ötekilerden birisi kendisine dair "Orta Çağ" kavramı içerisinde oluşturduğu ve modernin karşıtı olarak gördüğü içinden çıkıp geldiği dünyanın ötekileştirilmesi idi. Burada kendi merkezindeki "yeni" aydınlığın mazisini ve dışını ötekileştirerek Orta Çağ'ı bütünüyle karanlık ilan etti. Özellikle din imgeli tüm varlık alanlarında kendi ötekileştirici ve iç oryantalizasyonu ile bir karanlık çağ tasavvuru dayattı. Dayattı diyoruz zira ortada o çok övünülen bilimci bakışın tüm postulalarını ayak altına alan bir adam sendecilik söz konusu idi. Gelişmelerin dünyası olan Batı kendi ötekisini böylece var ediyordu. Batı'nın modernleşme çağında ürettiği diğer öteki ise Doğu idi. Doğu burada geri kalmışlık mefhumu ile oryantalist yahut Batı Avrupa merkezci bir bakışla kendi dışındaki dünyaya kendi Orta Çağ'ına baktığı gibi bakıyordu. Bu tez kapsamında oryantalistler yaptıkları Doğu okumaları içinde ikinci sınıf, özünde değişemez mahzurlar saklayan; bilgisiz, kaba ve zorba bir dünya resmi çiziyordu. Burada akademik olarak doğuya dair çok değerli çalışmalar da yapıldı haklarını yemeyin onların yöntemleri ile kendimizi anlamaya çalışıyoruz, modern sosyal bilimlerin kuram ve yöntemleri hep oradan geldi, kendi ayaklarımız üzerinde aklımızla düşündüğümüz ne var diyenlere el hak doğrudur deriz. Lakin buradaki kasıt Batı'nın lümpen bir kötülemesi ve doğunun vulgar bir güzellemesini yapmanın ötesinde Batı'da vaki bu iç ve dış ötekileştirmeyi tespit ederek çizilen resmin sübjektif karakterini tespit etmektir. Batı, görüleceği üzere, çizdiği Doğu imajının temellerine İslamiyet'in ötekisi durumundaki Cahiliye kavramının mazmunundaki mefhumlar olan bir dizi kavram ve durumu yerleştirerek dikkatlerimizden kaçan çok önemli bir durumu da ortaya koyar. Bu durum karanlık ilan ederken aslında muhatapların yüzüne ayna tutmak gibi ironik bir hali de var etmez mi Çok mu karışık oldu; kendimize samimi olmak da lazım diyoruz! Lakin bu, Batı'nın modern zamanlarda vaki iki ötekileştirmeyi sübjektif kriterlerle yaptığı gerçeğini ortadan kaldırmaz. Zira burada amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmektir. Bu bakımdan Doğu'da bir yerlerde aynaya bakıp barbar görenler yahut karanlık bir Orta Çağ imgesi ile kavga edenler durup bir daha düşünmelidir. Batı'nın Orta Çağ'ı neden karanlık gördüğünün temelleri bilinmeden yahut barbar imgesi ile maksadın ne olduğunu düşünmeden ortaya atılmak, hele de din kavramına buradan "cihad" ilan etmek bizim medeniyetsizlik çukurumuzu biraz daha derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır kanaatindeyiz. Lakin Batı'ya sövmekle Doğu'yu güzellemekle de bu işlerin hallolmayacağını artık ciddi insanların düşünmeye başlaması gerekir diye de düşünmekteyiz. İşte Batı'nın baktığı yerden gördüğü Doğu'ya karşı imgesinde ilk etapta gördüklerini düşünmeye başlarsak öncelikle değişmez bir yokluk dünyasına baktığı unutulmamalıdır. Bu dünya erotik, egzotik ve ekonomik bazı içeriklerle resmedilir. Bu dünya taklitçi kendine özgülükleri olmayan, cahil ve hareketsiz, durağan bir yerdir. Mukallit bir zihniyet tüketici olmanın ötesine geçemediği gibi taklit ettiği modelde insancıklar üretmenin ötesine de gidemiyor sanki Batı akılcı olmayan bir yer olarak görür Doğu'yu ve oradakileri. Zaten taklitçi ve cahil bir yerden akli bir hareket çıkması da muhal değil midir Bilim kibri ile bakan Batı akılcı olmayan, batıl fikirlerin örümcek ağı kurduğu ve gelenekçi bir dünya görür. Bilim burada yoktur. Hurafeler dört yanı sarmıştır. Bu dünyanın insanları disiplin bilmez, düzensiz ve mantıksızdır. Tembel bir güruh dengesiz bir mantıksızlıkla duygusal bir hayat yaşar dururlar. Aklın odağından burada EGZOTİK ŞEYLER vardır. Bedenin altında ezilmiş tiplerin dünyasıdır. Bu yerde haliyle çocuksu yetişkinler vardır. Bunlar bağımsızlık bilmezler ve işlevsiz bir haldedirler. Özgürlük bu dünyadan göçmüştür, Batıya göre. Esir zihniyetli, despot, anlayışsız ve ahlaksız insanların dünyasıdır Doğu. Ahlaken geri kalmıştır ve ekonomik olarak durağan yoksun bir yerdir. Kendi üstünlüğünü böylece bir zihinle tespit eden Batı adeta Cahiliye devrine bakan Müslümanların gözüyle bakar Doğu'ya. Çok iddialı gelebilir; ne yani oryantalistler haklı mı şimdi diyeceklere deriz ki kaybettiğimiz hazineleri ne zaman hatırlayacağız Batı'nın derdi ötekileştirmek ve sömürüsünü meşrulaştırmaktır.