Madımakx27;ta x27;yakınx27; diyen zihniyet, Trabzonx27;da x27;öldürünx27; diyordu

İlk 45 dakika bittiğinde, herkesin aklında şu gerçek vardı; Fenerbahçe bir gol daha atarsa, maç yarıda kalabilir. Ne acı değil mi Üstelik ilk yarıda küfürlü tezahürat dışında bir taşkınlık da yaşanmamıştı. Ama bütün hafta Trabzon şehrine yapılan algı operasyonları, yay gibi gerilen ortam ve zaten kullanılmaya çok müsait olan Fenerbahçe-Trabzon geçmişi, yaşanabilecekler konusunda bize bir fikir veriyordu.

Trabzonspor tribünleri Fenerbahçe'nin üçüncü golünü beklemeden, ikinci yarının başlangıç düdüğüyle birlikte operasyona başladı. Mücadele, Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan, meşhur 'sulu derbi' tadında bir maça evriliyordu. Fenerbahçe'nin ilk yarıda sahadan sildiği Trabzonspor, ikinci yarıda buna bir reaksiyon vermek istiyordu. Bunu futbolla yapamayacaklarını anlayan bazı kendini bilmezler, ellerine ne geçtiyse sahaya atmaya başladı.

Terapide olması gereken adam!

Dakika 60'a geldiğinde, bu maçın tatil edilmesi için gerekli tüm şartlar oluşmuştu. Yan hakeme atılan torpil, sahaya atılan meşale ve su şişeleri... Ama bir başkan tarafından henüz birkaç ay önce sahanın ortasında linç edilen hakem Halil Umut Meler, sahaya atılan meşaleyi görse de oyunu durduramayacak kadar sağlıksız vaziyetteydi. Terapide olması gereken adamın, 3 haftada ikinci kritik derbiye atanması, ceza sahası duman içindeyken maçı 'durduramamasına' ve 'görmemesine' rağmen Fenerbahçe'nin golü yemesine neden olan faulü vermesine yol açtı. Bir hakem maçın kaderiyle nasıl oynar diye ders vermek isterseniz, tüm dünyaya izletebileceğiniz bir sekanstı.

Meler'in travmaları

Sonrasında kazanılan penaltı ve 2-2'lik beraberlikten sonra tribünler istediklerini elde etmiş olacak ki, olaylar duruldu. Ta ki Fenerbahçe tekrar 3-2 öne geçene kadar. Gerilim yine tavan yaptı. Zaten çoktan tatil edilmesi gereken maça 10 dakika uzatma verildi. Dakika 908'de sakatlanan Livakovic'in suratına bozuk para atıldığı andan itibaren 'hocam bu maçı bitir' diye sayıkladım. Çünkü olacaklar gün gibi ortadaydı. Ama Halil Umut Meler, marifetmiş gibi maçı 105. dakikaya kadar oynattı. Belli ki tribündeki gerilim, Meler'e kötü travmalarını hatırlattı.

Madımak'ta 'yakın' diyen zihniyet

Sonrasında yaşananlar herkesin malumu. Hafta boyunca, bazı ekran şaklabanları tarafından kışkırtılan Trabzon şehrinin bir kısmı, anlaşılan o ki, sadece organize bir kötülük için stada gelmiş. "Elinde bıçakla" sahaya atlayan maskeli kişinin, maç öncesi paylaşımlarından planlı ve programlı bir saldırı gerçekleştiğini anlayabiliyoruz. Fenerbahçeli futbolcuları öldürmeye teşebbüs edecek kadar gözü dönen bu mahlukatlar, cehaletin vücut bulmuş haliydi. Bazı futbolcuların saldırganlara karşılık vermesiyle işler çığrından çıktı. Madımak'ta 'yakın' diye bağıran zihniyet, Trabzon'da Fenerbahçeli futbolcular için 'öldürün' diye haykırıyordu.

Çevik Kuvvet nerede

Ve ne ilginçtir ki, bu katliam denemesi sırasında, sahada 4-5 tane yelekli polis dışında bir güvenlik kuvveti göremedik. Normal şartlarda, Çevik Kuvvet'in daha maç bitmeden kalkanlarıyla duvar örmesi gerekirken, sıradan vatandaşların oluşturduğu turuncu yelekli görevliler dışında bir kolluk kuvveti, ne yazık ki ortada yoktu. Yaklaşık 20 yıldır maçlara gidiyorum ve böyle gergin ortamlarda güvenlik güçlerinin nasıl önlemler aldığını da çok iyi bilirim. Dün akşam yaşananları tekrar tekrar izlerken, böylesine bir güvenlik zaafiyetini mantıklı bir çerçeveye oturtamadım.