Sevgiyi ve ülkeyi hak etmek

Sevgili,İnsanlar genelde sevgiyi bulmak için çaba harcarlar da ondan sonrasının üstünde pek durmazlar. Şimdi "Ondan sonrası da ne" diye sorduğunu duyar gibi oluyorum. Ondan sonrası onu, yani sevgiyi hak etmek, elinde tutabilmektir. İşin güç tarafı da buradadır ve nice nobran âşık, bunu beceremediğinden elinde solmuş çiçekler, "Bir gün gibi gidiverdi aşk" diye gidenin arkasından bakakalır... Yaşamımın daha hödük yıllarında sevgilim benimle oturduğuna, hâlâ benimle güldüğüne göre demek ki onu hâlâ hak ediyormuşum diye düşünürdüm. Hatta korkarım hak etme sorusunu gündeme getirmezdim bile. O zamanlar, güneş kokan teniyle, başının çevresinde kovan etrafındaki arılar gibi saçlarıyla, zemberek gibi yürüyüşüyle, tüm çevreyi neşeye boğan gülüşü, kırılgan duruşuyla sevgilinin her gün yinelenen bir mucize olduğunu anlayıp bu tür soruları soranlardan değildim. Hem zaten sorsam da sevgilinin zedelemekten sakındığının benim sevdam olmaktan çok kendi sevgisi olduğunu anlamaktan çok uzaktaydım. Daha henüz Pirandello'nun kahramanı ile karşılaşmış ve ölen annesinin ardından artık kendisi için endişelenecek, meraklanacak, kimsenin kalmamış olmasına ağlayan oğlun gözyaşlarında kendine duyulan sevdanın bulunduğunu, oğlun anaya değil kendine ağladığını da görmemiştim.Ama artık ortada ne yer ne yâr kaldıktan sonra sevgiliye ve sevgiye layık olmak gerektiğini sonunda öğrendim.Son büyük depremin ardından, nobran bir vurdumduymazlıkla yaklaştığımız ülkemizi, yurdumuzu "hak etmemiz" gerektiği çokça yazılıp çizilmeye başlandı. Geçen mektubumda, "Bir Gün, Gece" adlı yapıtında ihmalkârlığımızla İstanbul ile birlikte bütün bir ülkeyi kaybetmemizin öyküsünü anlatan Mine Kırıkkanat, "Bir Hıristiyan Masalı" adlı eserinde de yine bu layık olma motifine takarak, "Türkler kodlarının belleğini kaybettiklerinden İstanbul'u da ellerinden kaçırmak ihtimaliyle karşılaştılar" diyordu."Bu vatanı, bu güzelim İstanbul'u hak ediyor muyuz" sorusunu soran biri olarak dostum Mine Kırıkkanat'ın endişesine katılıyorum. Allah'tan ki İstanbul'un vandal enkaz dikiciler tarafından nasıl yağma edildiğini düşünürken aklıma Sait Faik geldiğinde yine de hak ediyoruz diyerek teselli buluyorum.Son deprem başta Hatay olmak üzere bu vatana layık olmama tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuzun hatırlatılmasına