Yıldönümü

Sevgili,

Mart ayı da geldi. Ünlü 1 Mart Tezkeresi'nin üstünden 21 yıl geçmiş. Hiç unutmuyorum. Tüm toplum ilk anda ABD'nin Irak'ı işgalinde Türkiye topraklarını kullanmasına izin veren tezkerenin geçtiğini sanmıştı. TBMM'de çoğunluk sağlanmıştı. Yazıişlerinin ilk manşetleri "Tezkere geçti" şeklindeydi. Sonra ayılmışlardı. Tezkerenin geçmesi için nitelikli çoğunluk gerekiyordu. O da sağlanamamıştı. CHP'nin büyük ölçüde karşı durmasıyla ABD isteğini elde edememişti.

Olayın üzerinden 21 yıl geçti. Bugün Türkiye sayıları bile tam olarak bilinmeyen göçmenlerle dolu bir ülke. Ortadoğu'da sınırlar allak bullak durumda. 21 yıl önce ne olmuşsa olmuştu. Ne olmuştu

Geriye baktığımız zaman görünen o ki ABD'nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nin ilk adımları atılmıştı. Projenin eşbaşkanı adaylığıyla iktidara gelen AKP nitelikli çoğunluk zorunluluğunu bilmeden tezkereyi geçirdiğini sanmıştı.

Aslında CHP'nin "Hayır" oylarına katılan AKP'lilerin dışında partinin çoğunluğu tezkereye "Yes" demişti. Ve o tarihten bu yana AKP GOP'un eşbaşkanlığına soyunmuştu. Türkiye dev adımlarla değişmişti. Ülkede egemen olan parlamenter rejim rafa kalkmıştı. Nasıl bir rejim olduğu da henüz belli değildi.

Bir şey kesindi. Artık iki Türkiye vardı: Resmi Türkiye, gerçek Türkiye. Emperyalizm ile kol kola girmiş irticanın yeni resmi rejimi ılımlı yazılan ama uysal okunan yeni rejiminin etiketi şuydu:

Ilımlı İslam.

Gerçi İhvan yapılı irtica ile laik Cumhuriyet karşıtı irticanın, ortak metni kendi amaçlarına göre okumalarından dolayı değişik anlamlar çıkıyordu. Ama özde sonuç fazla değişmiyordu. ABD bölgeyi yeniden anladığı biçimde dizayn etmeye çalışırken AKP, yanında yardımcısı, ABD'ye TC'nin tasfiyesinde destek olacaktı.

Ortaya çıkan modelin bazı aksaklıkları vardı. ABD zaman zaman AKP'de görülen otonom davranışlardan hoşnut değildi. Ortağının gizil gücünün (potansiyel) ürünü olan denetlenmesi güç güdülerinin yarattığı sorunlardan şikâyetçiydi. AKP ise ABD'nin stratejik ortaklıkla asla bağdaşmayan bölgedeki güvenlik politikasının kendi bekasını tehdit ettiğini söylüyordu. Her ikisi de olayları bu duruma sokma sorumluluğunun TSK'ye ait olduğunu görüyorlardı. Ama her ikisi de ortak çıkarlarının altında yeni durumu istedikleri şekilde düzenleyecek yeni bir dönemi el ele büyütüyorlardı. Bu dönem sırasında AKP denetlenemez otonom davranışlardan vazgeçirilmeye, ABD ise Türkiye'nin kırmızı çizgisi ilan ettiği bölgedeki yeni oluşumlarla stratejik anlaşmalar imzalayacak ve bu yolu özde bir ama sözde karşıt şekilde yürüteceklerdi. Ortakların bölgeye ve de Türkiye'ye bakışlarında bir değişiklik olmadığı bu yeni dönemde ılımlı İslamın İhvancı eğilimleri AKP'de etkilerini sürdürmekteydi. Ama Washington İhvan'la balayına son vermişti. Şimdi aralarında uzlaştırılması güç bir sevgi ilişkisi vardı.