Mutluluk mecburiyeti

Salona gidiyorum. Kitaplığın ortasında Erim'in bir fotoğrafı, gözlerini kapatmış, doğanın melteminin yüzünü okşamasına bırakmış kendini. Doğayı kokluyor, tadıyor, okşuyor, gözlerini kapatmış dinliyor. Kaç gece sırtımı buna dönmüş sofradakilere hitaben, elimde Nâzım Hikmet sormuştum: "Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin" Yıllarca böyle elimde kitap aynı soruyu sordum durdum.

Meğerse ben sorarken mutluluğun resmi arkamda duruyormuş...

Mutluluk bulaşıcı olsa gerek. Kaç kez salt o resme bakmaktan mutlu oldum. Ekrem Dağdamlar, televizyondaki adamlar göçüğün önemli olmadığını söyleyip duruyorlar. Telaş edecek bir şey olmadığını söylüyorlar. Toprağa gömülmüş olanların derdine düşenleri adeta ayıplıyorlar. Mutlu görüntülerini bozmuyorlar.

Mutluluk tacirleridir bunlar. Sarsılan yere, doğan sele, yakan aleve, salgına karşın mutluluk gülücüklerimiz solmamalıdır.

Ekranda pazar tezgâhları, ellerinde torbaları yoksul insanlar meyvelere, sebzelere, ete, süte, peynire mahcup bakanlar. Ve de onlarla anket yapanlar. "Ne hissediyorsunuz, mutlu musunuz" Açlığın, yokluğun, sefaletin, baskının, yalanın, dolanın, talanın ortasında onlara mutlu yüzler lazım. Düzenin mutlu şapşallarıdır bunlar. Bu ortamda yüksünmeden biat edebilmek için ihtiyaç var onlara. Öyle olmayanlara kızılır. Çünkü düzen bozucudur onlar. Havanın, suyun, toprağın, gölün, derenin, denizin, tarlanın, bostanın, kırın, kıyının mutlu gülücüklerle yağmalanması lazımdır. Herkes memnun görünmelidir ki halinden kimse şekvacı olmasın istikbalinden. Toplum mesut görünmelidir. Mutlu görüntüyü bozan aslında eleştiri değil bozgunculuk yapıyordur. Havası, suyu, sevdiği, kuzusu elinden alınan gülmedir.

Şimdilerde herkes ağzına geleni söylüyor ama şu oylamalar bir bitsin, şu seçimler bir geçsin, görün siz mutlu sapşalı oynamamak ne demekmiş bakalım. Bu herkesin gönlünce vozurzandığı o günler geride kalacak; içinde bulunduğumuzun bilerek, isteyerek, severek yapıldığını gösteren şaşkın çehreli mesut şapşallar çevremizi saracak; hepimizi ne olduğu anlaşılmayan bir mutlulukla sarmalayacak.

Sonra soracaklar onlara: "Mutlu musun"

Çağımız toplumlarında kişinin temel hak ve özgürlükleri arasında mutluluğu arama özgürlüğü de vardır. Algı toplumlarında mutlu olmak değil mutlu olduğunu sanmak önemlidir. Onun için diktalar fazla düşünen, fazla sorgulayan, söyleneni tartıp biçen insanları fazla sevmezler. O sorup sorgulayan fazla düşünen, tartışan kişi Sokrates dikkat edilmezse toplumdaki soruları artırır. Mutlu etmez düşündürür, biat etmez sorgulatır. İnsan anlamaya çalışırken kuşku duymayı öğrenir. Nereden gelip nereye gittiğini düşünürken düzeninin kaderi olup olmadığını sorgular. Eşitsizlik, adaletsizlik, baskı, zulüm kime yönelirse yönelsin onu da rahatsız eder. Mutsuz Sokrat'tır o.