ABD - NATO - Türkiye

Ukrayna savaşının son flaşı Buça'da çaktı. Kiev yakınındaki Buça kentinde toplu cesetler bulunması üzerine Rusya ve Ukrayna tümüyle zıt açıklamalarla birbirlerini katliam ile suçladılar.Demokrasi ve insan hakları konusunda al birini vur ötekine bu ikilinin geçmiş sabıkaları göz önünde bulundurulunca açıkça söyleyebiliriz ki iki tarafın da birbirlerini suçlayan açıklamalarına inanmak mümkündür. İkisi de suçlandıkları cürümleri işlemiş olabilirler. Bu durumda bizlere düşen demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu ülkeler arasında taraf olmadan, gelişmelere bölgemiz ve ülkemiz yararları açısından yaklaşmaktır. Ama olayın bu yanını görmek istemeyen NATO'cuların yaratmak istedikleri, demokrasi ve özgürlük tutkunu masum Ukraynalılar ile zalim işgalci Rus imajı ülkemizde pek tuttu.Geçenlerde, parlak bir meslek yaşamını on yıl önce noktalamış, ekonomi alanındaki uzmanlığı herkesçe kabul edilmiş bir yakınım biraz da özeleştiri içeren bir şekilde şunları söylüyordu:"İtiraf etmeliyim ki, belki de eski alışkanlıklarımızın etkisiyle ben hâlâ bir parça 'NATO eşittir özgürlük, demokrasi cephesi' yakıştırmalarını sürdürüyorum."Doğrusu NATO bir zamanlar kendisini demokrasi ile özdeştirmekte çok başarılı olmuştu. Şimdi de aynı başarıyı sürdürdüğü görülüyor. Değerli dış politika analisti Mehmet Ali Güller'in Ukrayna savaşıyla ilgili açıklamaları göz önünde bulundurulunca, yakınımın altını çizdiği noktanın ne denli önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor.İflah olmaz azgın NATO'cularımız son zamanlarda, Rusya-Ukrayna çatışması vesilesiyle yeniden özgürlük ve demokrasi bayraktarı NATO ve ABD propagandasına sarılmış bulunuyorlar.Kaç defa tank sesiyle uyandığı halde, tarihi yaşarken yakalamayı beceremeyen Hasan Cemal gibilerinin gaflet mi yoksa dalalet mi olarak nitelendireceğimizi bilmediğimiz bir ısrarla, hâlâ "Amerika, Avrupa Birliği, NATO, Batı İttifakı olmasaydı, Hitler ve Stalin'den kurtulamazdık. Bugün de Putin'den kurtulmak için bunlara ihtiyacımız var" demeyi sürdürmelerini anlamak güçtür. Son zamanlarda, değişen dünya koşulları yüzünden İkinci Dünya Savaşı ertesinde, Amerikan çıkarlarının savunulduğu bir kuruluş olarak ortaya çıkan NATO'nun misyonunu yeniden değerlendirmek gereksinimi duyulmuştu. Bu sorun eski misyonu yeniden onaylayarak aşıldı ve NATO Rusya'yı hedef alarak sıkıştırmayı sürdürdü. Ama Türkiye'nin artık eskisi gibi Ortadoğu'da NATO'nun ileri karakolu misyonunu yüklenerek kendi çıkarlarını koruması imkânı kalmamıştır.Türkiye bütün Soğuk Savaş dönemini, ABD ve NATO'nun (ikisi aynı anlama geliyorlar zaten) Ortadoğu'daki ileri karakolu olarak geçirdi. Ülkemizin