"Yanıtlarını Türkçe yaz!"

"Yanıtlarını Türkçe yaz!"

ALİ SANDIKÇIOĞLU

Yıllar önce yüksek okulda okurken yaşlı bir tarih hocamız vardı. Oldukça devrimci, solcu ve yeni uyduruk kelimeleri kullanmayı çok seven ve hayran birisi idi. Ne yapar yapar derslerde döner dolaşır işi siyasete götürür kendi fikirlerini enjekte etmeye çalışırdı. Konuşurken uyduruk kelimelerle konuşmasını en büyük gelişim ve ilericilik kabul ederdi. Bir gün tarihten yazılı olduk. Tarihi sevdiğim için derslerim iyi idi. Birkaç gün sonra tarih hocamız beni öğretmenler odasına çağırdı. Gittim. Buyurun dedim. Önce bana nereli olduğumu sordu. "Rizeliyim amma uzun yıllardır İstanbul da kalıyorum" dedim. Bana: "Bak Ali, yanıtların doğru. Kullandığın dil yanlış. Türkçe olmayan kelimeleri çok kullanıyorsun. Bir daha böyle yazarsan benden not alamazsın." dedi. Ben de: "Peki hocam dikkat etmeye çalışırım." deyip öğretmenler odasından çıktım. Tarih dersinin bir sonraki imtihanında bilerek oldukça yeni Türkçe kelimeler kullandım: Yanıt, olanak, olasılık, ivedi, erteleme, gereksinim, aşama, eşgüdüm, saptama koşul vs. gibi.

Birkaç gün sonra tekrar öğretmenler odasına çağrıldım. Laik ve devrimci ve solcu olan tarih hocamız tabir caizse zevkten dört köşe idi. Aklınca bir insanı daha devrimci etmişti. "Ha! İşte böyle olmalı. Ali sende çok güzel bir ilerleme var! Dil konusunda seni tebrik ederim." dedikten sonra; orada bulunan öğretmenlere de beni göstererek anlayışlı bir öğrencidir diyordu. Tabii bizde bu arada notun iyisini de almıştık. Son günlerde Sn. Milli Eğitim Bakanımız hakkında bu tip solcular, laikler, dil ve tarihimizin düşmanları tarafından büyük bir linç kampanyası başlatıldı. Bakanımız hakkında neler söylediklerini ekranlardan izledik. Elbette tarihini bilen, diline, dinine, milli kültürüne, manevi değerlere bağlı olan iyi bir eğitim almış, kendini yetiştirmiş olan Sn. Bakanımızın avukatlığını yapacak değilim. Üstelik buna da ihtiyacı yok. Sn. Bakana Cumhuriyetin değerleri ile bağdaşmıyor dercesine hücum etmek ne kadar doğrudur Bu sözde devrimciler, laikler, aydınlar, ilericiler (!) akıllarınca milyonların önünde bakanı küçük düşürmeye daha doğrusu devrimci olmadığını, dindar olduğunun milli ve manevi değerlerine bağlı olduğunu bazı yerlere zımnen işaret ederek bakanlıktan alınmasını temine çalışmaktan başka bir şey değildir. Sözde aydınların, laiklerin, bir kısım ateistlerin, sayın bakana yaptıkları saldırılardan daha çok bizleri sözde milliyetçilerin, manevi değerlere sahip çıkanların, dünün mücahidi ama, bugünün müteahhitlerinin sahip çıkamadıkları üzüyor. Cesur olun beyler cesur! Davanıza, davanızı temsil edenlere sahip çıkın Pek tabii kimsenin hukukuna saldırmadan... Korkmakla bu işler olmaz. "Korkunun ecele faydası yoktur."

Sayın bakana yapılan saldırılar bana; bir kısım laiklerin, sözde aydınların yıllar önce iki üç uyduruk kelime kullanmakla insanın kültürlü, çağdaş ve ilerici olacağını düşünen yaşlı tarih hocamızı hatırlattı. Söyler misiniz yeryüzünde kendi dilini inkâr eden, kendi tarihini kötüleyen, kendi ecdadına hakaretler eden bizden başka bir millet var mıdır Bakın efendiler! Lütfen başlarımızı kumdan çıkarıp hep birlikte şöyle bir dünyaya, dünya üniversitelerine, ilim adamlarına beraberce bir bakalım. Onlar ne ile meşgul.. Sizler nelerle uğraşıyoruz Yok başın kapalı, yok başını açık. Öz Türkçe konuşmuyor. İlerici değil, laik değil gibi bizleri, ülkemizi bir adım ileriye götürmeyecek saçmalıklarla meşgul olup, kardeşi kardeşe düşman ederek maalesef vakit geçiriyoruz. Bir bakanın mutlaka Öz Türkçe konuşması mı lazım. Kendi dilini konuşamaz mı Sizce bakan olan zatın: dinden, milli tarihten, manevi değerlerden asla bahsetmemesi gerekir öyle mi İlim adına, demokrasi adına, laiklik adına nelerle uğraşıyoruz. Pes doğrusu Bu sözde ilerici yobazlar daha dün Kaput bezine "Amerikan bezi" dediğimizi unutmuşlar, bir toplu iğne yapamadığımızdan haberleri yok gibi. Bir mukayese edelim: dün sizlerin ülkeyi idare ettiğiniz dönemlerde, Ezan okuyanları karakollarda süründürdüğünüz zamanlarda; Milli gelirimiz ne seviyelerde idi İşsizlik sayımız ne kadardı Kadınlarımızın okur yazar oranı hangi seviyede idi Kırsal alanlarımıza her türlü medeni hizmeti götürebilmiş miydik Karne ile ekmek aldıklarımızı unuttuk mu Köylüler vergi ödeyecek paraları olmadığı, için hayvanlarını dağlara kaçırdıklarından haberiniz var mı o kara günleri hatırlar mısınız, anne ve babalarınızdan hiç dinlediniz mi İki üç uydurukça kelime konuşmakla vatanseverlik, milliyetçilik, ilericilik, ülkeyi kalkındırmak, aydınlık olmaz. Adaletli, namuslu, hilesiz, hurdasız, devletin hazinesine el uzatmadan birlik ve beraberlik içinde çalışmak lazımdır. Zaman zaman yine Türk dilini çok iyi bilen ve kullanan bir hocamızda dille alakalı bize milli şef devrinde bir vekilin meclis kürsüsüne çıkarak yaptığı konuşmanın bir cümlesini anlatırdı. Kürsüye çıkan o zamanki ilerici, aydın, laik bir mebus dille alakalı yaptığı konuşmada şöyle diyormuş: